İsraf
Azgelişmişliğin en önemli göstergelerinden birisi zaman israfıdır. Köylülüğün zaman ritminden çıkılamadığı için olsa gerek hemen her şey bir başka bahara bırakılabilirmişçesine ele alınır. Hemen yapılması gereken şey hemen yapılmaz. Kararlar ilanihaye ertelenebilir. O ritim dışında bir zaman anlayışı ya da o anlayışın ötesine geçmeyi sağlayacak bir muhayyile de olmadığından biteviye zaman kaybedilir. Ya döngüsel olarak aynı krizler yaşanır yani tüm yapıp ettiklerinizden, ödediğiniz bedellerden sonra bir arpa boyu mesafe gitmemiş olursunuz. Ya da mutlaka değerlendirilmesi gereken bir anın manasını kavrayamadığınız için gereğini zamanında yapmazsınız. "Şimdi" dediğinizde de an çoktan tüketilmiş, koşullar değişmiş olur. Hele iktidar mücadelesi içindekiler açısından doğru zamanlama hemen her şeydir. İşleri ağırdan alırsan hapı yutarsın. Doğru şeyi yanlış zamanda yapmışsan, işe yaramayacağı gibi üstüne ağır bir bedel bile ödeyebilirsin.
Türkiye ertelememeli Halbuki pek zaman kaybedilecek veya zor kararları şu ya da bu nedenle erteleyecek durumda değil Türkiye. Ciddiyetsizliği ve ufuksuzluğu ise hiç değil. Bunu vekiller heyetinin ve özellikle de başvekilin ne ölçüde anladığı ise kuşkulu. Bu nedenle de insanları " biz bu kabusu daha önce de görmüştük " sıkıntısı kaplamaya başladı. Zaten azgelişmişliğin bir diğer göstergesi de geçmişten akıl yoluyla ders almamak, geçmişin hatalarını tekrar ederek ancak duvara çarpınca akıllanmaktır. Türkiye'nin bir kez daha o yolda olduğuna dair emareler ise gene çoğaldı. Halbuki son yıllarda gerçekten de çok ve zor işler başarılmıştı. Sıra ince ayara gelmişti. Uzun zamandan beri düşük yoğunlukta seyreden terör eylemleri şehirleri vurmaya masum canları almaya başladı. Korkudan, sorumsuzluktan ya da çapsızlıktan DTP'liler ya da genelde Kürt siyaseti PKK yörüngesinden çıkamıyor. Tırmanan şiddet ülkede savaşın baskın, hukukun ezik kalmasını isteyenlerin de ekmeğine yağ sürüyor. Uçlar palazlanır, ocaklarına ateş düşmüş aileler, giderek topluluklar bilenirken Türkiye'de raydan çıkmaya başlıyor. Bu ortamda CHP'nin tümüyle Baas refleksleriyle, askerci bir siyaset gütmesi şüphesiz talihsizlik. İktidar partisinin çaresizlik görüntüsü de.
Hatayı başkalarına yüklemek Tüm bu iç karartıcı gözlemlerin ABD'nin dış politikasına uyum sorunlarından kaynaklandığını söyleyen de var. Ama o zaman da azgelişmişliğin üçüncü belirgin özelliğine geliniyor: Başınıza gelenlerden kendiniz dışında herkesi sorumlu tutmak, kendi hayatınızı başkalarının komplolarının sonucu diye algılayarak kızmak. O zaman kendinize dönüp "ben ne halt ettim" demenize de gerek kalmıyor, vahim hatalarınızdan dolayı hayatlarını ısdırap içine soktuğunuz insanlardan özür dilemenize de. Bugünkü iktidar güç ilişkilerini doğru okuyamıyor. Kendi gücünü açılarak ve başka damarlardan beslenerek arttırabileceğini anlamıyor. Bu şekilde de azgelişmişliğin beşinci davranış kalıbına aynen oturuyor: Cemaatçilikten medet umuyor, orada huzur arıyor. Bu uğurda kendi başarı hanesine yazılanların tümden silinmesini bile göze alabilecek kadar da aymazlaşıyor. Ahmet Altan haklı. İnsan "(iktidardakilere) 'korkma çocuğum', demek istiyor, 'korktuğun ne varsa başına korktuğun için gelecek. Cesur olursan kurtulursun'." Ama hakkında çizilen karikatürlerden bile bu kadar korkan, korkularını dehşet verici öfkelere dönüştürebilen bir başvekilin korkmayacağına inanabilmek de giderek o kadar güçleşiyor ki. Türkiye bu girdabı da aşacaktır ama karşılığında epeyce de zaman israf edecek sanki.
|