| |
|
|
Bürokrasinin cambaz telinde sallanıyormuş meğer!
Meğer ki Süleymaniye Camisi avlusunda sallanan don mütevazı bir çamaşır ipinde değil, bürokrasinin cambaz telinde sallanıyormuş. Meğer ki o don imamlardan birinin değil, İstanbul Türbeler Müzesi Müdürlüğü elemanı Abdulkerim Sekman'ın donuymuş. Oralarda Diyanet'le, Müftülük'le alakası olmayan, Türbeler Müdürlüğü görevlileri otururmuş meğerse.
Rezalete çay demle Rezalet boyut değiştiriyor yani. Müftülük personeline; "Sen caminin türbe kısmına karışamazsın" diyen bir yasa varmış. İmam sorumlusu olduğu caminin bahçesinde türbe varsa oraya "gık" edemiyormuş iyi mi?
Kızanlara selam olsun Peki ne oluyor? Oraya tayin edilen sorumluya "Burayı tut" diyorlar. O "Burayı yut" anlıyor ve mezbeleye çeviriyor muhteşem ibadethaneyi. Daha da can sıkıcısı, olayın vahameti ortadayken insanlar "Bencilce" düşünüyor.
Bak hele bak Kimse Süleymaniye gibi bir yüz akının bahçesinin, handiyse çöplüğe dönmesine ses etmiyor da, "O don imamın değil türbedarın donu" diye kızanlar oluyor bana.
Başından savmış İmamlar çok üzülmüş. "Haksızlığa uğradık" diyorlarmış. Doğru. Çok büyük haksızlığa uğradılar. Don ve ev onların değilmiş çünkü. Türbedar başına gelecekleri anlayıp, korkup, "İmam efendi oturuyor orada" derken, güya başından savmış 'tehlikeyi.'
Vatandaş bile olsan Sözün özü avlunun o bölümünde ve kağıt üzerinde imam salahiyet sahibi değilmiş. Ne fark eder sevgili hocam ne fark eder? Binlerce kişiye namaz kıldırdığınız o muhteşem Süleymaniye Camisi' nin bırakın imamlığını, cemaatinden biri dahi olsanız vatandaş değil misiniz? Yurttaş olarak da "birim" sorumluluğunuz yok mu?
Nerede patlasın? İnsan gidip bir uyarmaz mı? Şikayet etmez mi? Kendiliğinden telefon açıp 'bari' medyaya bildirmez mi? İlle benim gibi bir deli mayının gezerken, tozarken tesadüfen görmesi mi gerekir? "Benden atlasın da nerede patlarsa patlasın!" diyerek iş yapılır mı?
|