Korkuyorum anne!
Ben de, çok normal, bir çoğunuz, çoğunuz, hepiniz, hepimiz gibi korkuyorum. Ben de, "okulda şiddet"ten, "sokakta gasp"tan korkuyorum. Ben de, çok normal, bir çoğunuz, çoğunuz, hepiniz, hepimiz, Ertuğrul Bey gibi, mesela evimin taşlanmasından korkuyorum. Sonra?
"Suç ve şiddet" kendinden mi menkuldür ve kendinden sadece kendisi mi mesuldür? "Mazeret"i olmasa bile sebebi olamaz mı? Hayır, o anda "şiddete başvuranın" kendince sebebi değil. "Hep birlikte..." Pardon, sahiden öyle mi? "Hep birlikte" diyebilir miyim hakikaten? "Hep birlikte" paylaştığımız toprakların üstünde, gök kubbenin altında, ulus, devlet, bayrak ve anayasa dahilinde... toplu, toplumsal sebepleri de olabilir mi? "Hep birlikte" paylaştığımız... Sahi, "hep birlikte paylaştığımız" diyebilir miyim hakikaten? "Hep birlikte paylaştığımız" yoksullukların, yoksunlukların, göçlerin, göçertmelerin, ittirmelerin, iteklemelerin, işsizliklerin... "Hep birlikte paylaştığımız" varlıkların, servet yapış biçimlerinin, özenmelerin, ihtirasların, yırtmaların, hayallerin, arzuların, histerilerin... "Hep birlikte paylaştığımız" kırgınlıkların, kırıklıkların, nefretlerin, öfkelerin, hasetlerin, fesatların, yırtamamaların... "Hep birlikte paylaştığımız" sanat, kültür, eğitim, aile, maneviyat, huzur, barış, sevgi, şefkat, saygı, hakkaniyet, adalet, dayanışma, kardeşlik, eşitlik, özgürlük, sorumluluk ortamlarının, kamusal alanların da payı yok mudur!
"Hep birlikte" neyi ne kadar paylaşabildiğimizin ve neye, kime, neden, nasıl sırt çevirdiğimizin... Kendimizi, birbirimizi ne oranda kaybettiğimizin, evde, işte, okulda, meydanda, yolda birbirimizden ne kadar nefret ettiğimizin de hikayesi bu. Onca "terör ve terörle mücadele ve etnik şiddet ile etnik nefret ve de boşaltılan köyler ve zoraki göçler ve tutunamayacak dallar"... Kundaktaki, kucaktaki ve sokaktaki çocuk patlamaları ve daha bebekken ölümüne yaşayanlarının, her daim ancak ölümüne yaşayabilmeleri... Başkalarının ölümüyle yaşayabilenlerin de hayat boyu onların ölümüne yaşayabilmeleri... Yoksunluğun nefret dolu şiddeti ile servetin muhteris şiddetinin birlikte kabarışı... En alttakiler ile en üsttekilerin "kültürel" ortaklığının, sadece güçlü olanın ayakta kalabildiği "sürekli şiddet atmosferi" oluşu... Hepsi, aynı kitabın hikayeler.
"Okulda şiddet"... Çocuklarım var, ben de çok korkarım. Ama "şiddetle mücadele eden" polis, "okulda şiddet" olduğu gün, başka bir okulda, üniversitede öğrencileri kantinde dövüyor; kapalı mekanda gazlıyordu mesela. "Devlet şiddeti"ne karşı demokrasi isteyenler, şiddete, ölüme batmış örgüt gölgesinden çıkamıyordu. "Terör şiddeti"ne karşı mücadele eden askeriyede, gencecik çocuklar dayak üstüne dayak yiyor, koca koca adamlar üstünün iki dudağı arasında oda hapislerine sürükleniyordu. "Okulda şiddet"ten ürken nice ana, baba evladını pataklıyor; çocuk o hızla arkadaşının gırtlağına yapışıyor, arkadaşının babası da zaten annesini tokatlıyordu. "Okulda şiddet"ten korkarken biz, yoksulun öğretmeni yoksulluk şiddetinde debeleniyor, kimisi garibanın kulağına yapışıyordu. Gasptan, şiddetten hepimiz korkuyorduk ama... Ülkenin kaynakları yıllardır "piyasa şartları" diye pekala gasp edilebiliyor; faturası, "hep birlikte muhtaç olduğumuz" eğitim, sağlık, barınma, barış, umut ihtiyacına çıkıyordu. Damarlarımızdaki "asıl kan" kurumuştu; "asil kan" yetmiyordu!
Şiddet, asla sadece şiddet değildir. Şiddet, asla sadece şiddet dediğinizden ibaret değildir.
|