Türbanın dili var mıdır?
Başörtüsü Türkiye'nin bir gerçeği. Bizim başörtüsü hakkındaki düşüncelerimizden, önyargılarımızdan bağımsız bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Başörtüsü takanlar da Türkiye'nin bir gerçeği. Ancak bu kadınlar, sırf başlarındaki bu örtü yüzünden dışlanıyor, aşağılanıyor, hakları elinden alınıyor. Basın da önce başörtüsü takanların kafasının içindeki niyeti okumaya başladı. Şimdi, eşlerinin kültürüyle, sosyal ve psikolojik tahlilleriyle meşguller ve onlar için her alanda bulunabilecek en kötü sıfatı kullanıyorlar. Bu gidişle sıra çocuklarına, onun ardından da babalarına gelecek. Sonuçta toplumumuzun dörtte üçü, kişilikleri lime lime edilerek meşruiyet alanının dışına itilecek. Dünkü yazımın sonunda belirttim; bugün tartışmaya açtığım konu Bekir Coşkun'un 21 Mart günü Hürriyet'te yayınlanan "Türbanın dili vardır" yazısı. Hayvanlara olan sevgisiyle tanıdığımız Bekir Coşkun'a göre, bir insanın eşinin türbanlı olması onun kimliğinin bir parçasıdır: "Tutucu, Arap kültürünü ve yaşam biçimini seçmiş biridir. Kadın onun için ikinci sınıf vatandaştır. Kadınının konuşmasından hoşlanmaz. Şeriatçıdır. Medeniyeti fazla sevmez. Pantolonunun altında uzun paçalı don vardır. Geceleri külah takar. İki yüzlüdür." Ben, Coşkun'a farklı bir bakış açısı öneriyorum. Bana göre, kişisel gözlemim ve adil bir bakış açısının gereği kabul etmem gerekir ki, bu yazıda doğruluk payı vardır, eşlerinin başı kapalı olanlar arasında uzun paçalı don giyen, iki yüzlü, şeriatçı, kadına ikinci sınıf insan muamelesi yapanlar vardır. Ama aynı zamanda eşinin tercihlerine saygı duyan, entelektüel, sosyal ve kültürel anlamda kendini yetiştirmiş, dünyaya ve topluma çoğulcu, demokratik ve adil bir perspektifle bakmasını bilen insanlar da vardır. Ya da dini ve kültürel değerlerini mütevazı ölçülerde yaşayan milyonlarca muhafazakâr Anadolu insanı da vardır... Ancak şu da doğrudur. Eşinin başı açık olanlar arasında yığınla erkek egemen bakış açısına sahip, militarizm ve faşizmle örtülü bir ruh dünyasına sahip, özgürlük, eşitlik ve hakikat duygusuna zerrece sahip olmayan, para ve güce tapınma dışında başka yaşam ilkesi bulunmayan, halkına ve değerlerine yabancılaşmış insanlar da vardır. Elbette, bunun bir başka biçimde ifadesi de şudur. Eşinin başı açık olan insanlar arasında demokrasiye, çoğulculuğa, hukukun üstünlüğüne, kişi hak ve özgürlüklerine saygılı, insan onuruna değer veren, adalet duygusuna sahip milyonlarca insanımız vardır. Yani, kısacası sorun insanların bu değerlere sahip olup olmaması ile ilgili. Yoksa kılık-kıyafet, şekil-şemail fetişizmi ya da saplantısı ile değil. Son olarak şunu söylemeden geçemeyeceğim. Bekir Coşkun'un başı kapalı aileler için yaptığının tam tersini, eşlerinin başı açık erkekler için "dinci" diye bilinen medyadan biri kullansaydı, Bekir Coşkun ne düşünür, ne hisseder, ne yazardı?
|