| |
|
|
Ordu mu, birkaç subay mı?
Sabri Uzun'un görevden alınacağını yazdığımız gün, Sabri Uzun görevden alındı. Dün bizim muhabirler İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'ya Sabri Uzun'un görevden alınma nedenini sormuşlar. O da espriyi patlatmış: "Fatih Altaylı istedi aldık." Aynı espriyi dün konuştuğumuz Başbakanlık Sözcüsü Mehmet Akif Beki de yaptı. Keşke Sabri Uzun görevden "ben yazdım diye" alınsaydı. Ya da bizim "görevden alınmayı hak ettiği için" yazdıklarımız da alınsaydı. Ama herkes biliyor ki, Sabri Uzun görevden ben yazdım diye alınmadı. Hükümetten gelen bilgi, "Zaten uzun zamandır çalışmalarından memnun değildik, görevden alacaktık" şeklinde. Ben bunu "Düşmeseydim de inecektim" diyen Nasreddin Hoca hikayesine benzetiyorum. Sabri Uzun'un "askerin rahatsızlığı" üzerine görevden alındığı gün gibi aşikâr. Bu Türkiye'nin demokrasisi açısından çok da başarılı bir sınav değil. Hatta "yarım bir 28 Şubat" süreci izlenimi uyandıran bir durum. Ve açıkçası Türkiye için de parlak bir görüntü değil. Hoşa gitmeyecek iddia ve isnatlarda bulunan veya bulunduğu düşünülen iki devlet memurundan biri görevden alınıyor, diğeri hakkında soruşturma başlatılıyor. Böyle bir durumda Türkiye'de sisteme kim nasıl güvenecek! Vatandaşın, yani bu kurumların varlık ve hizmet sebebi olan grubun kafasındaki soru işaretleri nasıl ortadan kaldırılacak? Bu saatten sonra yapılabilecek tek bir şey var. Genelkurmay ve Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu yani güvenilirlik araştırmalarında vatandaşın en çok güvendiği iki kurum bu iddiaları araştırmak ve sonuçlandırmak zorunda. Türk Ordusu'nun vatandaş gözündeki konumu, birkaç üst rütbeli subayın pozisyonundan çok daha korunmaya değerdir!
|