| |
|
|
Çelişkili devlet politikaları
Bundan yedi yıl önce, 1999'da Hakkâri'ye gitmiştik. Dönüşte Van valisini de ziyaret ettik. Vali bey uzun uzun bölgedeki doğum oranının fazla olduğunu, bu nedenle doğum kontrolüne çok önem verdiklerini anlatmıştı. Ona göre doğum oranı yüksekti, çünkü halk bilinçsizdi; ne yaptığını bilmiyordu. Ben de geziden dönüşte , 'Aşiretin Nüfusu, Aşiretin Nüfuzu' başlıklı bir yazıyla bu 'bilinçsizlik' yaklaşımının, asıl gerçeği örttüğünü belirtmiştim. Fazla çocuk sahibi olmanın ardında, 'bilinçsizlik' değil, tersine toplumsal çevreye uyum çabası vardı. Neydi 'toplumsal çevrenin' özellikleri? Bir kere çocuk yetiştirmek (ve dolayısıyla çalıştıracak emek sahibi olmak) ucuzdu. Diyelim ki büyük kentte bir çocuğun maliyeti 100 ise, doğunun kırsalında 5'ti! İkincisi, aşiret sistemiyle ilgiliydi. Bir aşiretin gücünü belirleyen en önemli faktör nüfustu. Kafa sayısı ne kadar fazlaysa, aşiretin çeşitli odaklarla (siyasetçiler, diğer aşiretler vs.) pazarlık gücü o kadar fazla oluyordu. Yani aşiretin nüfuzunun ardında, aşiretin nüfusu vardı. Aileler bu tip bir ortamda çok çocuk yapmak zorundaydı. Velhasıl doğunun halkı pek kulak asmıyordu ama devlet doğum kontrolü için ısrarla çeşitli politikalar uyguluyordu. Nevruz nedeniyle gittiğimiz Şemdinli'de ise tam tersi bir politikayla karşılaştım. Şemdinli Devlet Hastanesi'nden aldığımız bilgiler, yeni uygulamaların nüfus artışını desteklediğini gösteriyordu. Neydi bunlar? Çok sayıda insana, ince eleyip sık dokumadan 'Yeşil Kart' dağıtılmıştı. Hasta sayısı (diş dahil) bazı günler 300'ü aşıyordu ve bunlardan ücret ödeyenler ikiyi, üçü geçmiyordu. Kalanına teşhis ve tedavi bedavaydı! Hastanede doğum yapmaları için kadınlar teşvik ediliyor; bunun için, az da olsa para veriliyordu. Ayrıca doğum öncesi ve sonrası kontroller (aşı vs.) için de para ödeniyordu. Bu proje Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlarla birlikte yürütülüyordu. Yani paranın önemli bir bölümü 'dışarıdan' geliyordu. Sonuçta, tahmin edeceğiniz gibi Şemdinli'deki doğumlarda ciddi bir artış meydana gelmişti. Çelişkiye bakar mısınız? Sen devlet olarak yıllarca doğum kontrolü için küfeyle para ve emek harca... Sonra kalk, bunun tam tersi bir politika izlemeye başla. İşin 'hüzün veren' bir yanı da ne biliyor musunuz? Bu yardımı alan bazı aileler minnettar kalırken, bazıları, " Ne olmuş yani, TC vermiyor ki para zaten dışarıdan geliyor " diyor.
Bölgede en sık rastlanan hastalık guatr. Bunun nedeni de ucuz olduğu için tercih edilen, iyotsuz kaya tuzu. Doktorlar halkı iyotlu 'normal' tuza alıştırmak için uğraşıyor. Öte yandan ciddi bir beslenme yetersizliği sorunu göze çarpıyor. Hayvancılık darbe yediği için doğru dürüst protein alınmıyor. Bunun tek iyi yanı, büyük kentlere oranla, kalp rahatsızlıklarının az olması. Öte yandan meyve ve sebze tüketimi de gayet yetersiz olmasına karşın, kansere (bazı köyler hariç) pek rastlanmıyor.
Gelin sağlık hizmetlerine, 'popüler kültür' bağlamında da bakalım. Geçenlerde bir köyde durumu kritik bir hamile kadın olduğu öğreniliyor. Yollar karla kaplı. Bunun üzerine askeri helikopter devreye giriyor. Kadın hastaneye getiriliyor. Ve sağlıklı bir biçimde çocuğunu doğuruyor. Herkes seviniyor. Ardından bebeğe ne ad vereceği soruluyor. 'Kurtlar Vadisi' dizisinden esinlenmiş olan kadın, "Polat" diyor. Ona yardım eden subaylar ise, "Devlet olsun " diye ısrar ediyor! Sonunda popüler kültür kazanıyor; kadının dediği oluyor...
|