Geyşalık bir sanattır
Arthur Golden'in çok satan kitabından sinemaya uyarlanan ve Rob Marshall'ın yönettiği "Bir Geyşa'nın Anıları", bu ilginç geleneğin içyüzünü izleyicilere gösteriyor. Tüm dünyada büyük ilgi çeken filmi, uzun dönem Japonya'da yaşayan ressam Günseli Kato ile birlikte izledik
1997'de, yazar Arthur Golden başarılı romanı "Memoirs of a Geyşa / Bir Geyşanın Anıları"nda okurlarına gizemli bir dünyanın, insanın kanına işleyen ve güçlü hikayesini sundu. Sürükleyici romantik destan iki yıl boyunca The New York Times'ın best-seller listesini işgal etti. İngilizce baskısı dört milyondan fazla satan kitap, 32 dile çevrildi. "Chicago" adlı filmle geçtiğimiz yıl Oscar'a aday olan yönetmen Rob Marshall, yapımcılar Douglas Wick & Lucy Fisher ve Steven Spielberg başarılı uluslararası oyuncu kadrosu ve ödüllü kamera arkası ekibiyle bu büyüleyici öyküyü beyaz perdeye taşıdı. Gizemli ve egzotik bir dünyada geçen hikaye İkinci Dünya Savaşı'ndan bir yıl önce, Japon bir kız çocuğunun bir geyşa evinde hizmetkar olarak çalışmak üzere beş parasız ailesinden kopmasıyla başlıyor. Neredeyse ruhunu paramparça eden hain rakibine karşın, küçük kız efsanevi geyşa Sayuri oluyor. Güzel ve başarılı Sayuri o dönemin en güçlü erkeğini avucuna alıyor ama ulaşamadığı bir adama duyduğu gizli aşkı hiçbir zaman ardında bırakamıyor. Filmin başrollerini Ziyi Zhang, Ken Watanabe, Michelle Yeoh, Koji Yakusho, Youki Kudoh, Kaori Momoi, Tsai Chin, Cary-Hiroyuki Tagawa, Suzuka Ohgo ve Gong Li üstleniyor. Filmin senaryosunu Arthur Golden'ın kitabına dayanarak Robin Swicord ve Doug Wright yazdı.
ASLINDA BİR SANAT Geyşalar uzun zamandır Japonya'da ve tüm dünyada hayranlık uyandırırlar. Asırlar boyunca, akşam vakti kozasından çıkan kelebekler gibi, evlerinden süzülüp o gecenin çayevi partisine katılmaya giderler. Sosyal geceler Japonya'da her zaman iş dünyasının bir parçası olagelmiştir ve bir geyşanın varlığı ev sahibinin maddi gücünün böylesine gösterişli refakatçilere yettiğinin göstergesidir. Ne eş ne de hayat kadını olan geyşalar yaşamlarını güçlü adamları eğlendirerek kazanan birer sanatçıdırlar. Gey Japoncada "sanat" anlamına gelir. Bir geyşa eğitimli bir dansçı, şarkıcı, müzisyen ve sohbeti hoş bir arkadaştır. Müşterilerinin esprilerine güler ve onların sırlarını asla ifşa etmez. Yıllar süren ağır eğitim ve öz disiplin geyşaları bu zarif yaratıklara dönüştürmüştür ama kısıtlayıcı kimonoları ve nötr bir maskeyi andıran makyajlarının ardında, etten kemikten, kendine ait bir geçmişi, hayal kırıklıkları ve hayalleri olan birer kadın yatmaktadır. En iyi sakladıkları sırlar kalplerine en yakın olanlardır. İşte "Bir Geyşanın Anıları", genç bir kadının hikayesiyle birlikte tüm bu gerçekleri gözler önüne seriyor. "Bir Geyşanın Anıları" 1929'da, geyşaların altın çağının sonlarında başlıyor. Kaybolmakta olan bir dünyanın öyküsü olan film hayali bir hanamachi'de, yani geyşa mahallesinde geçiyor. Sayuri (Ziyi Zhang) bu gizlenmiş dünyaya girdiğinde, geyşanın aşık olma ya da yazgısının peşinden gitme özgürlüğünün olmadığını öğreniyor. Akıl hocası efsanevi geyşa Mameha (Michelle Yeoh) özel bir sürekli müşteriyle (danna) yakın bir ilişkinin sınırlarını anlamış bir kadın olarak, Sayuri'ye duygularını sıkı sıkıya dizginlemeyi öğretiyor. Sayuri'nin küstah rakibi Hatsumomo'nun (Gong Li) aksine, Mameha iyi bir geyşanın kendini bir erkeğe karşı duyduğu tutkunun pençesine bırakmaması gerektiğini biliyor. Yine de, Sayuri genç yaşta gördüğü beklenmedik bir kibarlığı unutamıyor. O anın hayali bir serap gibi gözünün önüne geliyor ve acı dolu yıllarda onu teselli ediyor. Hayatına dönüp baktığında, "sandığından daha cesur bir kız" görüyor ve izleyiciye "Bunlar bir İmparatoriçe ya da Kraliçe'nin anıları değil. Bunlar başka tür bir anı" diye sesleniyor.
ERKEK KALEMİNDEN Aslında Çinli bir oyuncu olan Ziyi Zhang, Arthur Golden'ın romanını okuduktan sonra pek de sıradışı olmayan bir tepki verdiğini söylüyor: "Bir kadının hayatını konu alan bu romanı bir erkeğin yazdığına inanamadım. Az bilinen Japon altkültürünü bu kadar ayrıntılı bir şekilde yazan kişinin bir Amerikalı erkek olduğuna ise hiç inanamadım."
Eylem BİLGİÇ
|