Vaziyetimiz 'aputainnarowok'
Son yılların moda söz kalıplarından biri şöyle: "... ile birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz." Terör ile birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz... Yoğun trafik ile birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz... Buna bir de, İstanbullular için, "Kar ile birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz" eklendi. Bana göre abuk bir öneri. Çünkü bu kente yılda sadece üç beş gün, çok çok on gün kar yağıyor. Karla birlikte yaşamayı insanlar nasıl öğrenecek? Mesela sürücüler... Kar yerde bu kadar kısa kalırsa, ne bileyim, mesela Erzurumlular gibi maharetle araç sürmeyi öğrenebilirler mi? Mümkün değil. Kış dedin mi İstanbullu hazırlığını kara göre değil, yağmura göre yapar.
* Çocukken kar yağdı mı dışarıya fırlar, hemen kardan adam yapardık. Burnu havuçtan, gözleri kömürden olurdu. Şimdiki karlar, oynamaya pek elverişli değil. Bu arada doğalgaz geldi, kömür de tarihe karıştı. Artık iş durumuna göre evde oturup karın durmasını bekliyoruz. TV, müzik, kitap, laklak derken vakit akıp geçiyor. Eskiden farklıydı. Sobalı evlerin derdi büyüktü. Ama mesela sobanın altına, maşayla ekmek sürmenin, onun da üstüne sucuk koyup cazırdamasını izlemenin, kokusunu içine çekmenin de zevkine doyum olmazdı. Kar yağdı da evde ne değişti? Pek az şey. Geçen akşam buzdolabındaki içkileri komiklik olsun diye balkona çıkardım. Sıkıntıya girmesin diye kapıcımıza da zorunlu olmayan şeyleri ısmarlamıyorum.
* Dilimiz bile kar konusunda fakirleşmiş durumda: Kar, tipi, lapa lapa, kuşbaşı, sulu sepken... Ve bitti. Farklı kar yağış biçimlerini anlatacak kelimemiz ne kadar az! Aslında daha fazla olsa gerek. Ama hatırlamıyorum. Demek ki benim gibi bir İstanbullu'nun zaten dar olan kar kültürü, iyice güdükleşmiş. Gerçek kar kültürü mesela Kanada'da yaşayan Inuit yerlileri gibi olur. Adamların karla ilgili çok sayıda kelimesi var. İlk kara, 'apingaut'... Özel ayakkabı giymeyi gerekiren kara, 'taiga'... Toz biçimindeki kara, 'nutagak'... Eritip su elde etmeye yarayan cinsten kara, 'aniuk'... Suyun üstünde yüzen kara, 'quanisqineq'... Barınak yapmaya uygun kara, 'auverk'... Elbisenin üstünde toplanan kara, 'aputainnarowok'... Rüzgarın etkisiyle barınaktan içeriye giren kara, 'sullarniq'... Kar fırtınasına yakalanmaya, 'navcite' diyorlar (Daha sürüyle kelime var ama laf uzuyor diye buraya almadım.) Ya bizim? Mesela İstanbulluların... Kar acemisi şoförleri... Ya da buzda kayıp düşmemek için badi badi yürümeyi ifade eden kelimeleri var mı? Yok. Niye? Çünkü kar kültürleri zayıf. Biz bu tip halleri, ancak birkaç kelimeyi biraraya getirerek anlatabiliyoruz. Inuitler ise tek kelime ile meseleyi hallediyor. Halbuki bizim hiç olmazsa kar karşısında apışıp kalan belediye başkanlarını filan anlatan bir kelimemiz olmalıydı! Bu arada 'kar helvası' tabirini hatırlatmak isterim. Pekmeze karıştırılmış kara, bu ad veriliyor. Bir de mecazi anlamı var ki müthiş: 'İcat edenlerin dahi beğenmediği şey'e de kar helvası deniliyor.
EMRE AKÖZ
|