Hâkim ve hakem!
Bu yazının yerinin spor sayfası olması gerektiğini söyleyenler de olabilir. Ancak, konu "hukukun üstünlüğü" ise "adaletin sayfası" olur mu? Adalet her zaman ve her yerde yaşaması, yaşatılması, yazılması ve zihinlere kazınması gereken bir olguysa şayet, bulduğu her köşeden kılıcının rüzgârını duyuracaktır şüphesiz.
Konu güncel olduğu için taşınmıyor bu köşeye... Ve yalnızca son haftalarda, son aylarda hatta son yıllarda yaşanan "hakem hataları" yüzünden de yazılmıyor bu satırlar... Çok daha genel, çok daha toplumsal bir sorun var ortada... Bir ya da birkaç maçın sonucundan daha önemli... İşin aslı şu ki; bu ülkede "futbol oyunu" kadar toplumsallığı yaygın bir olgu daha yok... Yaygınlığı ölçüsünde, yapılan her hata toplumsal vicdanda "adaletsizlik" duygusunun kökleşmesine ve adalete olan inancın yitirilmesine yol açıyor. Bu; birkaç maçın hatta şampiyonlukların yitirilmesinden daha önemli... Mahkeme salonlarında bir hâkimin verdiği kararın etkilerinin "toplumsallaşması" uzun bir süreci gerektiriyor. Yani, özellikle yanlış bir yargı kararının toplumda etki yaratması hemen olmuyor. Oysa; özünde "oyun" dan başka bir şey olmayan "ayaktopu" nda; sahada çalınan "yanlış" düdüğün "tiz" yankısı, o "an" da ülkenin en uzak köşesinde duyulabiliyor. Dahası, o yanlış düdükle ilgili tartışmalar o "an" da herkesi taraf durumuna getirebiliyor. Yani ortada ciddi bir sorun var. Ve artık, bu sorunun "al ileri, git geri" komutlarıyla çözülemeyeceği besbelli...
Hakem yanlış karar verdiğinde; en yapıcı olmaya çalışanlar "Gördüğünü çaldı!" deyip geçebiliyor. Hâkim yanlış karar verdiğinde "Öyle görmüş, ne yapalım!" denilebiliyor mu? Hâkimin yanlış görme ya da görmeme hakkı var mı? Anayasa, kanunlar, binlerce yasa maddesi, vs.. Yetmedi, tanıklar, kanıtlar, vs... Gördüğünü yazmak, adaletin kitabına sığıyor mu? Toplum adına vicdanların adaletini sağlayan hâkim nasıl çıkıyor o kürsüye? Vicdanların adaletini sağlayan hakem nasıl geçiyor santra noktasına? Hâkim? Dört yıllık hukuk fakültesi, stajlar, başka "hassas" nitelikler, vs, vs... Sadede gelelim artık: Geçmiş yıllarda o takım ya da bu takım aleyhine, lehine; "olanlar" olmuştur... Bu sistem içinde de olmaya da devam edecektir. Bilerek ya da bilmeyerek... Ne önemi var! Ama artık filmi geriye doğru değil; ileriye doğru oynatma zamanıdır. İşte size somut öneriler: Önümüzdeki sezon başlangıcında hakemlik kadrosu baştan sona yenilenmeli... Bugünküler "kötü" olduğundan değil, "taze bir başlangıç yapma" ihtiyacından... ÖSYM organizasyonunda ülke çapında "Hakemlik Seçme Sınavı" düzenlenmeli... Bu sınava, yalnızca "üniversite mezunu" adaylar arasından, en az bir yabancı dili çok iyi bilenler katılabilmeli... Sorumluluk yüklenebilme açısından, adayların "özel ya da kamu" alanında en az üç yıllık iş deneyimi olmalı... Bugünkü hakemlerde de bu koşullara uyan varsa onlar da bu yarışa katılabilmeli. Bir adım daha ileri giderek; "HSS" sınavında "Hukuk Fakültesi" mezunlarına öncelik tanınmalı... Olamıyorsa; futbol kurallarını öğretmeden önce; hakem adayları, göreve başlamadan "Hukukun Temel İlkeleri" ni içeren ciddi bir eğitimden geçmeli... Ancak, bu eğitimi başaranlar futbol derslerine yönelmeli. Yani, her hakem adayı futbol oyunundan önce "hukuk düzeni" ni ve "adalet duygusu" nu içselleştirmeli... Atandıktan sonra; bilerek ya da bilmeyerek, maçın sonucunu etkileyen hakemin işine derhal son verilmeli... Hakemlik kazanılmış bir hak sayılmamalı... Ayrıca; geride yedekte bekleyen adaylar çok olacaktır nasılsa... Bu niteliklerde uygun adayları "nereden" bulacağız diyenler, üniversite mezunları arasındaki "işsizlik istatistikleri" ne bir göz atsın... Üstelik popülarite, üstelik heyecan, üstelik adrenalin... Kim istemez kahraman olmayı?
Modern toplumlarla, gelişmekte olan ülkelerin temel farkı nedir? Modern toplumlarda "adalet", kendiliğinden yaşanan bir şeydir. Gelişmekte olan ülkelerde ise "cebri, zorlayıcı" bir süreçtir. Bizim de adaleti "yaşama" zamanımız gelmedi mi?
|