|
|
Nobre lekesi...
Bunun kaçıncı olduğunu belki kendisi bile bilmiyor. Belli ki kimse de O'na hangi takımda oynadığını hatırlatmamış. İlk zamanlar göze batmadı. Ama artık pişmiş aşa su kattı. Marcio Nobre'den bahsediyoruz. Rize'de eliyle düzeltip attığı golden sonra kimse ağzını pek açmadı. Onaylanmasa da pozisyonun içinde bir hareket olarak algılandı. Ama saha içinde topa değil de rakibe oynamayı sürdürmesi, sürekli olarak kendini yere atarak faul kapmaya çalışması hakemlerin de ona yaklaşımını değiştirdi. O artık bir "şüpheli"ydi. Yakın tarihimizde bunu çok yaşadık. Ellerini kaldırıp, ayaklarını dümdüz yaparak kendini rakibin yanından yere atan oyuncular çoktu. Düşüp, hemen hakeme bakıyorlardı. Sonra bir isyan repliği, ardından tribünlerin isyanı ve maçın tansiyonunun birden bire artması... Arif Erdem bu bölümün ilk örneğiydi. Hakemleri aldatıp penaltıyı kapıyor, kimse ağzını açmıyordu. Ama Arif Erdem'i bugün kimse sürati, çalımları veya yaptığı ortalarla hatırlamıyor. Arif Erdem'i herkes hakemi aldatarak aldığı penaltılarla biliyor. Nobre de bu tehlikeli yola girdi ve artık fark edildi. Samsunspor maçında Kerem'i geçmesine rağmen pozisyonun kandırmacasına gitti. Serdar Tatlı penaltıyı verirken duraksamadı bile. Tribünde oturan bizler de karardan emindik. Bir tek kaleci Kerem'in isyanı vardı. Takım arkadaşları bile şaşırmıştı. Ama kameralar şaşırmadı. Bademciğine kadar gösterdiler düşüşteki "sahteliği"... Bir oyuncu pozisyonun içinde aldığı darbe ile kendini yere atabilir. Burada hakem yorumuna sığınabilir. Bunun adı profesyonelliktir. Çünkü rakibin hatasından faydalanmak istiyordur. Ama kaleciyi de çalımlamış, topu boş kaleye atmak yerine, kendini yere atan oyuncuya profesyonel denemez. En net ifadesi emek hırsızlığıdır. Sadece rakibinin emeğine göz koymak da değil bu, maçı yöneten hakemin, o maçı seyretmek için para kazanıp bilet alanların ve her şeyden önemlisi sahada ter döküp mücadele eden kendi arkadaşlarının da emeğini hiçe saymaktır. Ülkelerinde koyu katolik olan, maç başlamadan önce diz çöküp, ıstavroz çıkaran bu oyuncular, Tanrı'dan kendileri için adalet diliyorlar. Ve o inandıkları Tanrı'nın kendilerine bu haksızlık için hesap soracağını düşünmüyorlar. Fenerbahçe camiası yıllarca bu hareketlere karşı ve bu hareketleri önlemeyenlere karşı ayaklandı.Yürüyüşler düzenledi. "Adalet" istediler. Kendileri için değil "Herkes için adalet" diye konuştular. Bütün bu misyon ve prensipler, kendini akıllı gösteren bir "spor ahlaksızlığı"nda yok olacak. Buna izin verilmez, verilemez. Ben Nobre'nin artık Fenerbahçe formasını giymesini istemiyorum. Bu kadar emeğin, paranın ve çabanın harcandığı yerde, bir "sivri zekalı" çıkıp her şeyi berbat edemez. Fenerbahçeliler bunu istemez. "Ne pahasına olursa olsun" devri artık bitmiştir. Tribünlerinde küfürü bitiren, kulübünde kaosu sonlandıran bir kulüp, saha içindeki lekelerini de silip atmalıdır. Böyle şampiyon olacaklarsa, bunun hesabını da hiçbir yerde veremezler.
|