Pınar Selek
"Kimsesizlerin kimiyim" diyerek iktidara gelenlerin, koltuklarına iyice alışıp kimsesizleri, sessizleri unuttuğu, "lan" diye aşağıladığı bir dönemden geçiyoruz. İktidar, tapınma ve saygı bekliyor. Daha azına razı değil. Çirkin protestolarla "kirletilmek" istemiyor. Yoksul gecekonduları unuttu, artık zengin sofralarının baş konuğu olmayı seviyor. "Kimsesizlerin kimi, sessizlerin sesi" olmayı yeğlemiş bir genç kadın ise sabırla hakkında müebbet hapis isteyen savcının bu talebinin kabul edilip edilmeyeceğini bekliyor. O kadın, Pınar Selek... Aykırı Yayınları'ndan çıkan "Maskeler, Süvariler, Gacılar" isimli çalışmasının arka kapağında şu satırlarla tanıtılıyor: "1997 yılının sonlarında araştırmasına (Ülker Sokak ve travestiler üzerine olan çalışması-eb] nokta koyan sosyolog Pınar Selek'in başına ise korkunç bir çorap örülecekti. Başka çalışmalarının yanı sıra bu araştırmasının da sonuçlarını değerlendirmek üzere oluşturulan 'Sokak Sanatçıları Atölyesi'nde bomba bulunduğu iddiasıyla büyük bir komploya kurban edilmek istenen Selek tutuklanacak ve iki buçuk yıl hapiste kalacaktı." Selek, bu kitabında başına gelenleri R.D. Laing'in 'Yaşantının Politikası" kitabından yaptığı şu alıntıyla adeta özetliyor: "Bir oyun oynuyorlar. Oyun oynamadıkları üzerine bir oyun oynuyorlar. Şayet onlara onlar olduğunu göstersem, kuralları yıkacağım ve beni cezalandıracaklar. Onların oyununu oynamalıyım oyunu gördüğümü görmeksizin." Ama Pınar Selek bu oyunu oynamadı. Üstelik, herkesin yüzüne nasıl bir oyun oynadıklarını haykırdı. Aldığı eğitim ve ailesinin geçmişiyle iktidar oyununun en önemli oyuncularından biri olabilirdi. O reddetti. Sosyolog kimliğiyle toplumun ezdiği, kırdığı, yok etmeye çalıştığı insanların hayatına girmeyi tercih etti. O insanları anlamaya çalıştı. Şimdi belki de bu tercihinin bedelini ödüyor. Pınar Selek'i bana hatırlatan Yıldırım Türker'in Radikal'deki "Saflık ve Dürüstlük" yazısı oldu. Türker, insanı derinden sarsan yazısında Selek'in "Barışamadık" kitabındaki önsözünden alıntılar yapmış. Türker'in izniyle aynı bölümleri size aktarmak istiyorum; "Barış deyince uzun yıllar boyunca aklıma hep yenilgi geldi. Bu nedenle ilk gençlik yıllarımda barıştan uzak durmayı yeğledim. Sonra bir gün İstanbul'dan çıkıverdim. Kavak yellerinin esintisiyle serinleyen başımı tak diye ülkemin acıyla taşlaşmış gerçeğine çarpınca parça parça oldum. Savaşla tanıştım. Ülkemle tanıştım. Ölümle tanıştım. Sonra feryatlar, figanlar, kemiklerime, iliklerime sinen o bitmez tükenmez kahır. Bir kabusun içine düştüm sanki. Çocukluğumdaki canavarlardan çok daha korkunç, çok daha acımasız yaratıklarla kuşatılmış milyonlarca mazlum insandan biri oldum. Köyler, tarlalar, hayvanlar, insanlar yakıldı gözümün önünde. Gencecik bedenlerin derilerinin nasıl yüzüldüğünü, kulakların nasıl kesildiğini gördüm, tecavüze uğrayan kızların çığlıkları hâlâ beynimde uğulduyor. Acılar üst üste biniyordu." Pınar Selek, düzenin oyununa uymadı. Şimdi hakkında müebbet hapis cezası istenen davasının sonucunu bekliyor. Başı dik bir biçimde...
|