Sabır gereği
Filistin seçimlerinin yüksek bir katılımla yapılması ve bu seçimlerde İslamcı örgüt Hamas'ın, kendi önderliğini bile şaşırtacak ölçüdeki ezici bir zafer kazanması bir dönüm noktası. İsrailliler'le Filistinliler arasında kökleri yüzyıl önceye giden ve arapsaçına dönmüş mesele daha da karmaşık bir hale geldi. Ama bu sarmaldan siyaseten çıkabilmenin yolları da, eğer durum bu amaçla değerlendirilirse, belirmeye başladı. Dahası demokratik mekanizmalar giderek Ortadoğu'nun siyaset normları arasına girmekte. Sonuçların ABD'yi ya da başkalarını memnun edip etmediği aslında tali bir soru. Bundan sonraki asıl soru Hamas'ın meşru bir aktör haline nasıl getirileceği, iki devletli bir çözümü kabul edip terörden vazgeçmesi karşılığında örgüte ve Filistinliler'e ne verileceğidir. Bu sorunun cevabı kısa sürede verilemez. Filistin-İsrail çatışmasında bu nedenle kısa sürede büyük gelişmeler beklememek gerekir. Ancak normalleşme yoluna girilmesi, doğru siyasetler tercih edilirse yükselen bir ihtimaldir. Filistin'de halkın davasını dünya gündemine sokmayı başaran, ancak artık çürümüş ve tükenmiş El Fetih'in yerleşik önderliği devreden çıkıyor. Bu bağlamda Hamas'ın başarısını bir ölçüde Arafat'ın Filistinliler'e, İsrail'e ve dünyaya bir hediyesi olarak görmek mümkün.
İsrail, Hamas'a sıcak bakıyordu Bir başka boyuttan bakıldığında sonuçlar Filistin Devlet Başkanı Abbas'ın trajik sayılacak başarısıdır. Tarihe muhtemelen Gorbaçov benzeri bir şahsiyet olarak geçecek Abbas'ın kişiliği ve politikaları neticesinde İslamcı hareket genel Filistin siyasetine dahil oldu. Hamas'ın gerçekçi kanadı, kendi içindeki şiddet yanlısı ve İsrail'in terörizm yoluyla yok edilebileceğine inanan hayalperestleri Abbas'ın da yardımıyla etkisizleştirebildi. Bu sayede de disiplinli, örgütlü, kökleri ve şimdiki aidiyeti Müslüman Kardeşler hareketi içinde olan bir örgüt uzun yıllar boyunca ektiği tohumların hasadını topladı. İsrail'in bu sürece son 27 yıllık sürede yaptığı katkı da küçümsenemez. FKÖ ile bağlantılı herhangi bir kuruluşa izin verilmediği yıllarda İsrail, Müslüman Kardeşler'e destek verdi. Sonradan İsrail tarafından öldürülecek Şeyh Yasin, İslam Meclisi derneğini 1979'da kurmuştu. Hamas 1987 yılında kurulduğunda FKÖ'yü zayıflatacağı inancıyla İsrail'in sıcak baktığı, güçlenmesini kendi yararına gördüğü bir örgüttü. İntihar eylemlerine son verdi Örgütle İsrail arasındaki şiddetin kıyıcı bir hale gelmesi 1994'ten sonradır. Bu süre zarfında sivillerin katli gibi kabul edilmesi mümkün olmayan terör eylemlerini örgütleyen Hamas, aynı zamanda Filistin yönetiminin çürümüşlüğünün antitezi olarak desteğini artırdı. Sosyal ve eğitim hizmetleri vermedeki başarısı Filistinliler'in teveccühüne yol açtı. Gazze'den çekilmenin Hamas'ın terör eylemleri sayesinde gerçekleştiğine inanan ve direnişin başarısından onu sorumlu tutan Filistinliler açısından bu geri çekilmeyle birlikte şiddet ters tepen bir araç haline geldi. Hamas yönetiminde siyaset yolunu tercih edenlerin önünü açan da bu gerçekliğin ortaya çıkmasıdır. Bu nedenle Hamas, son on bir ayda intihar saldırısı düzenlememiş, o iş El Fetih'e bağlı Tanzim veya El Aksa Tugayları'na kalmıştı. Hamas'a terör örgütü mü siyasi parti mi muamelesi yapılacağı geleceği belirleyecek en önemli tercihtir. Yönetim konumunda sorumluluğu artacak olan Hamas'ın daha sorumlu davranması beklenebilir. Ancak yerleşik söylemini hemen terketmesi, bu konuda epeyce mesafe katetmiş olsa da beklenemez. Bu seçimden ufuk açıcı sonuçlar çıkarabilmek epey sabırlı ve meşakkatli politikaları ilgili tüm aktörlerin uygulayabilmesine bağlıdır.
|