|
|
C vitamini gibi grup
Dünya üçüncülüğünün ardından Fransa'daki Konfederasyon Kupası'nda da üçüncü olan Milli Takım, oynadığı futbolla tüm dünyanın beğenisini kazanmıştı. Brezilya ile 2-2 biten maç sonrası Fransızlar'ın ünlü gazetesi L'Equipe'in Dış Haberler Müdürü Rick Hagege en çok Tuncay Şanlı'yı beğenmiş, Türkiye'yi de EURO 2004'ün şampiyonluk adayları arasında göstermişti. 2003'teki Konfederasyon Kupası, Türk Milli Takımı'nda yaşanacak değişim adına büyük fırsattı. Fransa'ya, Uzakdoğu'da dünya markası olan takımı yüzde 70 değiştirerek gitmiştik. 22 kişilik kadronun 7'si eski, 15'inin çoğu ise Ümit Milli Takım'da vitrine çıkan yıldızlardı. Eskilerin tecrübesiyle yenilerin gençliğinin buluştuğu Milli Takım, Türk futbolunun geleceği açısından Fransa'da çok önemli bir testten başarıyla geçti. O dönemde bu kadar büyük değişime karara vermek cesaret isteyen bir riskti. Çünkü 2002'nin flaş takımının omurgasını Galatasaray oluşturuyordu. Yenilenen Milli Takım'da 14 ayrı kulüpten gelen oyuncular vardı. Şenol Güneş'in, "Hem yarışıyoruz, hem değişiyoruz" sloganı altında Milli Takım hem gençlik tohumlarını attı hem de dünyayı büyüleyen bir futbol oynayıp başarılı oldu. Tuncay Şanlı, Selçuk Şahin, İbrahim Toraman, Necati Ateş, Fatih Sonkaya, Gökdeniz Karadeniz, Serkan Balcı, "Futbolumuzun yeni prensleri" olarak futbol dünyamıza fışkırdı. O turnuvada Nihat, Emre, Serhat, Halil-Hamit Altıntop kardeşler ile Yıldıray yoktu. O takıma Brezilya'nın hocası Parreira ile Kamerun'un hocası Schaefer övgüler yağdırmıştı. 2002 Milli Takımı'nın üzerine kurulacak yeni çatının aşısı Fransa'da tutmuştu. Ben de "Bu takıma dikkat" başlığıyla bir yazı yazmış ve Türkiye'nin bir Hollanda, Almanya, İngiltere gibi duraklama dönemi yaşamayacağını iddia etmiştim. Hatta önce 2004'te, sonra 2006'da dünyayı korkutacak bir Milli Takım'ın yola çıktığını vurgulamıştım. Ancak, Fransa'daki cesaret hamlesini 2004 elemelerinde yapamamanın faturasını önce Portekiz'e sonra da Almanya'ya gidemeyerek ödedik.
Yaşadığımız hayal kırıklıklarından sonra şimdi yeniden bir yapılanma içine gireceğiz. Bu yolda en önemli sınav ve en büyük moral 2008 Avrupa Şampiyonası'na gitmek olacak. İster "Ulusoy'un uğuru", ister "Terim'in şansı" olarak görün; psikolojimizi toparlayacak, gelecekle ilgili yapılanmamıza moral aşılayacak bir kura çektik. Futbolla ilgilenen kişilere "Nasıl bir grupta yer almalıyız?" sorusu yöneltilseydi, Ulusoy ile Terim kafa kafaya verip bir liste yapsaydı hiç kimse Türkiye'yi Yunanistan, Norveç, Bosna-Hersek, Malta, Moldova, Macaristan ile aynı grupta yazmazdı. "C vitamini" gibi bir grupta yer aldık. Müthiş yetenekli, becerikli ve başarıya aç bir jenerasyona sahibiz. Ayağımıza gelen fırsatı tepmemeliyiz. Hem yarışacak hem değişecek hem de yeniden yapılanacağımız dönemde çektiğimiz kuranın kıymetini bilmeliyiz. 2004'e ve 2006'ya gidemenin acılarını ülke olarak yaşadık. Geçmişteki hatalardan ders aldığımızı biliyorum. Yeni acılar yaşamamak adına kavgaları, küskünlükleri, inatlaşmayı bırakmalıyız. Elimizdeki futbolcu tarlasının ürününü 2008'den itibaren alacağımıza inanıyorum. Yeter ki kararlarımızda ve düşüncelerimizde sağduyulu olalım..
|