Hyundai gitti yerliler bitti...
Türkiye'nin birçok bölgesinden, başta belediyeler olmak üzere, oda ve borsa başkanlarının çağrıları dün sonuçsuz kaldı. Hyundai Motor Company Başkan Yardımcısı ve CEO'su Dong-Jin Kim, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'a gönderdiği mesajında, yatırımlarını Çek Cumhuriyeti'nde bulunan KİA fabrikasında yapmaya karar verdiklerini bildirdi. Özetle, beklenen sonuç gerçekleşti. Ankara ise dünkü Sabah'ın ekonomi sayfasında da yer alan şu tartışmaya odaklandı: "Yabancı yatırımcıya her olanağı sunanlar, batan yerli şirketlerine neden sahip çıkmıyor?"
YOİK'teki sözler Bu tartışmanın geçtiği yerlerden biri de konunun "tam göbeği" sayılan; Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu... Kurul'un, ekonomi yönetiminden üst düzey bürokratların da bulunduğu TOBB'daki birim toplantısında katılımcılardan biri şu iki soruyu yöneltiyor: "1- Batmakta olan, sıkıntılı şirketleri kurtarma kurulu da oluşturacak mıyız?" 2- Hyundai'ye çalıştıracağı her kişi başına 15 bin dolar vaat ettiniz. Hyundai fabrikasında 5 bin kişi çalıştıracaktı. Bugün 78 bin kişi çalıştıran şirketler kapanıyor. Onları kurtarmak için neden bu kolaylıkları yapmıyorsunuz?"
Maliyet 785 milyar dolar Bu iki soruya, soruyla şu yanıt veriliyor: "Türkiye'de yatırım ortamının iyileştirilip, işsizliği minimuma indirmek için ilk aşamada 35 milyar dolar, yatırım toplamı ise 785 milyar dolar. Bu kadar para Türkiye'de var mı?" Batan şirketlere aynı yönde çağrıda bulunmadığı yönündeki eleştirinin odağındaki TOBB Başkanvekili, Konya Ticaret Odası Başkanı Hüseyin Üzelmez'in yaklaşımı ise farklı. Hyundai'ye birçok olanak vaat eden Üzülmez, dün aynı teklifini yerli firmalar için de yineledi: "Konya'ya 1,5 milyar dolarlık yatırım yapıp, 5 bin kişi çalıştıracak her firma için teklifim geçerli..." Yani, fabrika arazisinden, elektrik, su, doğalgaz gibi alt yapı yatırımlarına, işçi başına da 15 bin dolarlık kredi desteğine kadar her türlü taahhüde hazır. Sorun da zaten bu noktada başlıyor. Bu kadar büyük bir yatırım yapabilecek kapasitede yerli firma son yıllarda kalmadı. Türkiye'nin motor sektörü durumundaki tekstil, otomotiv, turizm, beyaz eşya ve gıda sanayinde özellikle son yıllarda kar marjları büyük oranda düşüş gösterdi. Bırakın karlılığı, öz sermaye birikimi dahi yapamaz, makine yenileyemez hale geldi.
Taşeronluk yapılınca En büyük darbeyi de son 15 yıl içinde büyük gelişim gösteren tekstil sektörü yedi. Bir kaçı hariç, çoğunluğu modada marka olmak yerine, taşeronluğu tercih etti. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda şirketlerinin değerleri fiktif yükseliş gösterirken, mal piyasasında firmalarının değerlerinin alaşağı olduğunu fark edemedi. Moda da daha ucuz taşerona, Çin'e gitti. Aynı yazgının, yakın gelecekte turizmde de ortaya çıkması kaçınılmaz. Çünkü, tekstil gibi bugün turizm şirketlerinin çoğunluğu yabancı tur operatörlerine taşeronluk yapıyor. Masrafını dahi karşılamayacak dayatılan oda fiyatına razı oluyor. Ortaklık kuramadıklarından dolayı, uluslararası rekabet güçleri de bir türlü artamıyor. Bu sadece turizm ve tekstilde değil, bir çok sektörün içinden çıkamadığı bir girdap. Buna bir de geçmişten beri, karar alıcıların politika üretememesi eklendiğinde çöküş de o denli hızlı oluyor. O nedenle "Vay ona var da bize niye yok", "Hyundai niye bizi tercih etmedi" diye sızlanmamak gerekiyor.
|