DTP ve 56'lar

Demokratik Toplum Partisi (DTP) yöneticilerinin 56 belediye başkanı eşliğinde yaptıkları Öcalan açıklaması, ciddi sonuçlara gebe bir gelişme. Çünkü bu çıkışıyla DTP, bölücü terör örgütü PKK'nın siyasal izdüşümü olduğunu, hatta aralarında organik bağ bulunduğunu alenen ortaya koydu... Yazık...

Şemdinli olaylarının Hakkari'de ilk duruşmasının başladığı saatlerde Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nde Öcalan lehine sloganlar yankılandı.
Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) Eşbaşkanı Ahmet Türk, belediyenin tiyatro salonunda basın açıklaması yaptı. Diğer Eşbaşkan Aysel Tuğluk'un ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir başta olmak üzere 56 belediye başkanının eşliğinde. Ve salonu dolduranların "Öcalan siyasi irademizdir" sloganı eşliğinde dedi ki:
"Öcalan bir realitedir. Öcalan üzerinde tecritin ağırlaşması toplumda büyük endişeye yol açmaktadır. Böylesi bir yaklaşımın ortamı gerginleştirmeye, provoke etmeye dönük bir etkisinin olacağı ortadadır. Kalıcı barışın gerçekleşmesi ve silahların tamamen susması için çaba harcadığımız dönemde Öcalan üzerindeki tecritin ağırlaştırılması, çözümü güçleştirmektedir."
Tecrit cezasının sona ermesinden iki gün sonra yapılan bu açıklama 3 gerçeği olanca çıplaklığıyla gözler önüne serdi:
* DTP yöneticileri ve belediye başkanları, bölücü terör örgütünün siyasal uzantısı olduklarını artık gizlemeye bile gerek görmüyor.
* Kitlesel güce kavuştukları hesabı yaparak hukuki meşruiyet çizgisinin dışına çıkmaktan çekinmiyorlar.
* Yine o güç sayesinde kendilerinde Ankara'ya meydan okuma, hatta gözdağı verme cesaretini buluyorlar.
56 belediye başkanı ise kendilerini görevden almaya hiçbir mercinin cesaret edemeyeceğine inanıyorlar olsa gerek!
Zaten bunun ilk mesajını Roj TV olayında verdiler. Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen'e gönderilen ve Baydemir'in kaleme aldığı "Roj TV kapatılmasın" mektubuna topluca imza koyarak. Dahası, "Bu girişimimiz bir suçsa, biz suç işlemeyi sürdüreceğiz" diye meydan okuyarak.

Çıkmaz yolda yürümek
DTP'nin asıl misyonu artık en kör gözlerin bile görebileceği kadar somutlaştı: PKK'nın siyasallaşması sürecini hızlandırmak. Hiç kuşkunuz olmasın, ardından Öcalan'ın Kürt sorununda muhatap alınması talebi resmiyete dökülecek.
Onu şimdilik "Sivil toplum örgütleri" eliyle yürütüyorlar. Şöyle:
Doğu ve Güneydoğu'da "anlamlı" bir girişim bir süredir kentten kentte taşınıyor: Referandum! Daha doğrusu imza kampanyası. Konusu ne biliyor musunuz; "Öcalan siyasi irademizdir!"
Toplanan imzalar bakalım nereye gönderilecek? Aslında bu gibi kampanyalarla PKK'nın sadece siyasallaşması değil, kitleselleşmesi de amaçlanıyor. Bir başka hesap da, bu şekilde kitlelerin radikalleşmesine ortam hazırlamak...
DTP izlediği politikalarda yol kazasına uğramamanın güvencesi olarak AB sürecini görüyorsa, çok yanılıyor. Daha iki gün önce İspanya, Bask bölücü terör örgütü ETA'nın siyasi kolu Batasuna partisinin yasağını iki yıl uzattı. Hem de ETA son dönemde ölümlü hiçbir eylem yapmamasına rağmen. AB'den de tek kelime bile itiraz gelmedi.
Baydemir ve arkadaşlarına gelince; bölgeye durmadan fon aktaran AB'nin ne düşündüğünü doğrusu çok merak ediyoruz.
AB'nin Ankara'daki büyükelçileri geçen yıl Mart ayında Baydemir'ı çağırıp "Öcalan'a katılmak çıkmaz sokaktır, bundan uzak durun" uyarısında bulunmuşlardı.
Baydemir tam tersini yaptı. İbresi İmralı'yı gösteren elindeki Brüksel pusulasıyla "Çıkmaz sokak"ta yürüyüşünü daha da hızlandırdı. Kendi ifadesiyle, "Silahlı Kürt muhalefeti" saflarındaki yerini pekiştirdi.
Her fırsatta konuşmaya bayılan AB Büyükelçisi Horst Jörg Kretschmer'in bu konudaki değerli görüşlerini de bekliyoruz.