Sadakatsiz...
Kim bilir ne kadar zaman oldu bu kelimeyi kullanmayı?.. Kim bilir ne kadar süre doldu bir kadına ya da bir erkeğe sadakatsiz diye sövmeyeli?.. Kim bilir ne kadar oldu sadakatsiz kelimesi artık hakaretten sayılmayalı?.. Kim bilir ne kadar oldu sadakatsizlik hayatın içine gireli?.. Hayatın içine girdiğinden sözcük olarak anlamını yitireli?..
Bir zamanlar çok ev yıkılmış mıdır sadakatsizlik kavramı yüzünden acaba?.. Çok ocak sönmüş müdür, sadakatsizliği yaşayan eşler arasında?.. Çok kızılıp intiharlara bile sürüklenilmiş midir sadakatsizlik karşısında?.. Şimdi hayatın basit bir parçası mı olmuştur sadakatsizlik aslında?..
Bir sevgiliyle yemek yemekten korkar mı oldum?.. Bir buluşmada bir zil çalacak diye ürker mi oldum?.. Ceplere düşen mesajlardan mı, haberdar oldum aşklardan?.. Buluşmalarda, çalan telefonlardan mı öğrendim sadakatsizlikleri?.. Kendi telefonlarımdan değil, karşı telefonlardan mı korkar oldum?.. Çalmasın diye kendime değil, başkasına mı duacı oldum?..
Hayatlar mı değişmiştir ki, sadakatsizlik bu kadar sıradanlaşmıştır?.. Sadakatsizlik mi değişmiştir ki, hayatın içinde bu kadar uluorta yapılır olmuştur?.. İnsanlar mı değişmiştir ki, sadakatsizlik artık deprem yaratmamaktadır?.. Yoksa deprem yaşaya yaşaya, insanlar mı depremi yaşamaz ve konuşmaz olmuşlardır?... Hepsi hepsi, bir futbol maçının skorunu andıran sadakatsizlik, nasıl olmuş da basketbol maçına dönüşmüştür?.. Üçlükler atılmaya başlanmış, "feyk"ler, "jump-shot"lar, turnikeler sıradanlaşmıştır... Gollerin azlığı, basketlerin çokluğuyla nasıl "replace" edilmiştir?.. 2-0 biten bir futbol maçının golleri nasıl tedavülden kalkmış, nasıl basket atılır ve basket yenir olunmuştur?..
Ben sadakatsiz miyim?.. Olduysam ne zaman oldum?.. İlk sadakatsizliğimi nerede, ne zaman yaptım?.. İlk sadakatsizlikle nerede, ne zaman karşılaştım?.. Sadakatsizliğimin bedelini mi ödüyordum?.. Yoksa sadakatsiz olunduğu için mi ben sadakatsizliği seçiyordum?.. Kişisel bir tercih miydi?.. Yoksa kişisel tercih karşısında alınan bir intikam mıydı?.. İntikamlarla başlayan alışkanlık mıydı?.. Yoksa alışkanlık yaratmadan sürdürülen bir intikam mı?.. Karşılaşmaktan korkulduğu için mi yapılıyordu bu isyan?.. Yemekten korktuğu için mi, gol atmayı mı düşünüyordu insan?..
Hayattan korkar mı oldum acaba? Aşık olmaktan korkuyor muyum? O acıyı çekmektense, o kadını içine çekme demiş miyimdir kendime?.. O kadar üzüleceksen, hiç baştan sevinme diye içimden geçirmiş miyimdir kendimce?.. Sadakatsizlikle karşılaşacağım için mi sadakatsiz oluyorum?.. Sadakatsiz olduğum için mi sadakatsizlikle karşılaşıyorum?.. Hayat herkese artık sadakatsizliği mi sunuyor?.. Yoksa sadakatsizliği sundukları mı beni buluyor?..
Her halükarda artık çevremde kimse futbol oynamıyor... Onun yerine "feyk"ler, "jumpshot"lar, turnikelerle dolu basketbol vizyona giriyor... Skor futbol gibi nakıs kalmıyor... Sayı üstüne sayı atılıyor... Futbol kadar heyecanlı değil... Ama oyun çok dinamik oynanıyor... Futbol gibi favorisi belli değil... Kim kazanacak kim kaybedecek hiç belli olmuyor... Kazanır denen kaybediyor... Kaybeder denen kazanıyor... Her halükarda iki taraf da bolca sayı atıyor... Hayat bir NBA maçı gibi pota altında devam ediyor... Kim ne kadar sayı atarsa yanına kar kalıyor...
|