| |
|
|
İnançların dünyası da, dünyevi gerçeklere bağımlıdır
İnançların dünyası ile dünyanın gerçekleri arasındaki bazen trajik sonuçlara dayanan uyumsuzluğun son örneğine, Hac'da şeytan taşlama sırasında patlak veren facia ile bir kez daha tanık olduk. Ben Mekke'yi ve Kabe'yi iki kez ziyaret ettim. Biri Devlet Başkanı Evren'le birlikte yaptığımız resmi gezi sırasında 1980'li yıllarda yer aldı. Diğeri ise Körfez savaşı sırasında Taif'te sürgünde bulunan ve önceki gün vefat eden Kuveyt Emiri El Sabah'la söyleşi yapmak için Suudi Arabistan'a gittiğim 1990'lı yıllarda gerçekleşti. İki ziyaret de Hac mevsiminde değildi. Ama Kabe yine inanlarla doluydu. Kabe'yi tavaf eden, yaşlı genç, kadın erkek, sağlam sakat on binlerce insanın görüntüsü hala gözümün önünde. Ancak bu görüntünün özellikle Hac mevsiminde yerini büyük bir düzensizliğe bıraktığını defalarca gidenlerden dinledim. Örneğin Zaman'da Ali Bulaç, Hac'cın ilk izlenimlerini 7 Ocak'ta yazarken, "İhram"a bürünmeyi şu cümlelerle anlatıyordu: ...Dikişsiz, düz, iki parça bir kefen... Değil mi ki ihrama girdiniz, artık bedeniniz size, sizin tasallutunuza, uygunsuz, sorumsuz saldırı ve eziyet verme teşebbüslerinize karşı koruma altına alınmıştır... Modern insan bunu çok zor algılar; çünkü bedenin kendine ait olduğunu, bedenini bütünüyle temellük ettiğini ve onu dilediği gibi kullanabileceğini sanmakta ve doğruluğundan emin bir şekilde bu fikri yüksek sesle dile getirmektedir. Bu yüzden "zina" artık suç olmaktan çıkmış, vaka-i adiyeden, yani Ad Kavmi'nin düşük karakterde tekrar eden fiili olmuştur. Aynı Ali Bulaç, şeytan taşlama sırasında Cemarat Köprüsü'nde meydana gelen facia ertesinde ise ihram içindeki ruh haletinden çıkıp Hac farizasını bir "Modern İnsan" bakışı ile değerlendirmiş ve mesela "Tavaf'a ilişkin sorunlar"ı şöyle sıralamıştı: 1) Tavaf yerinin daralmış olması...Bu gidişle birkaç sene sonra kimse tavaf edemeyecek veya Mina'da olduğu gibi izdihamdan insanlar ölecek. 2) Şavtların başlangıcı olan Hacer-i Esved çizgisine gelindiğinde çoğu hacı, uzun uzun durup selam veriyor, dualar okuyor. Bu da izdihama sebep oluyor. 3) Hacer-i Esved'i illa da öpmekKa'be'nin taşlarına el ve yüz sürmek isteyenler tavafın akışını engelliyor, gereksiz yere izdihamlara sebep oluyorlar 4) Birçok ülke hacısı ve özellikle İranlı hacılar Makam-ı İbrahim'de namaz kılmak için büyük izdihamlara sebep oluyorlar. Dünkü Yeni Şafak'ta ise, 362 hacının hayatını kaybettiği faciaya Kraliyet Ailesi'nin şeytan taşlama yerine otobüsle gelmesinin yol açtığını belirten haberler vardı.Buna göre hacıların şeytan taşlamak için yürüyerek gittikleri yaklaşık 1 kilometre uzunluğundaki Cemarat Köprüsü'ne Suudi Kraliyet Ailesi otobüsle gelmiş, şeytan taşlamak için toplanan taşlar bir anda otobüsün üzerine yağmur gibi inmeye başlamıştı. Haber şöyle devam ediyordu: - Zaten hacılara karşı kaba ve sert davranan Suudi askerleri ve polisi tutumlarını birden daha da sertleştirdi. Suudi asker ve polisinin hacıları itip kakması, bazen de şiddet uygulaması tansiyonu iyice artırdı. Hacılar bu kez de asker ve polise taş atmaya başladı. Yaşanan panik, dalga dalga kalabalığa yayıldı. Askerlerin ve otobüsün önünden kaçmaya çalışan hacıların neden olduğu dalgalanma yüzünden 362 hacı ve asker ezilerek can verdi. Görgü tanıkları bu katliama neden olan Kraliyet Ailesi'nin otobüsle doğu kapısından girdiklerini ve inmeden sadece açtıkları pencerelerden taş attıklarını daha sonra ise hiç bir şey olmamış gibi Cemarat Köprüsü'nden ayrıldıklarını söyledi. Evet, durum böyle...İnançların dünyasının sağlığı da, dünyevi gerçeklerin akılcı, modern ve düzenli oluşmasına bağlıdır. EL Cezire'nin internet sitesinden öğrendiğime göre Suudi'ler Cemarat Köprüsü'nü yıkıp yerine çok katlı ve metrolu bir geçit yapmak için, 1.2 milyar dolarlık bir projeyi bu hafta başlatmışlar nitekim.
|