kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   Son Dakika
   Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Turizm Rehberi
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
İçkiye yasak yakışmıyor
İçkiye yasak yakışmıyor


Türkiye'de "Ben içmiyorum kimse içmesin" mantığı yaygınlaştı. Otoriteler içki ruhsatı verme işlemini zorlaştırdı. Bu anlayış şimdi de tümüyle içkiden arınmış bir Anadolu yaratmak istiyor.

Müslüman ülkelerin yöneticileri halklarının içki içmesini hiç istemezler. İçkinin ortadan kaldırılması için ellerinden geleni yaparlar. Onlar yasakladıkça, engelledikçe de toplumlar içki bulmada kendilerince sayısız çareler geliştirirler. Laik Cumhuriyet'e geçmeden, padişahlık döneminde, mutlakiyet rejiminin egemen olduğu günlerde bizde de zaman zaman içkisiz bir toplum yaratma hevesleri depreşmişti. Reşat Ekrem Koçu, kendisinin hazırladığı bugün bile vazgeçilmez bir bilgi kaynağı olan İstanbul Ansiklopedisi'nde renkli üslubuyla bu dönemleri anlatır: "İstanbul'un fethinden Tanzimat Devri'ne, ilk gazinoların açıldığı devre kadar geçen dört yüz yıl içinde İstanbul'da zaman zaman içki yasakları çıkmış ve büyük şehrin şöhretleri cihanı tutmuş meyhaneleri kapatılmıştır. Yasaklar da bazen göz yumularak, bazen de amansız şiddetle tatbik edilmiştir.

PADİŞAHIN EMRİ
Tertemiz dindarlığı ile tanınmış, hatta öylesine ki hayatında iken kendisine "Veli" (ermiş kişi) denilmiş Sultan II. Bayezid zamanında bir içki yasağı düşünülmemişti. İlk içki yasağı, bilakis laubali kalemlerin "Sarhoş Selim" dediği Sultan II. Selim zamanında çıkmıştır." Ancak yasak on yıl bile sürmemiş olmalı ki padişah meyhanelerin kapatılmasını bir kez daha emrediyor: "İstanbul kadısına hüküm ki, Langa'daki mahallelerin Müslüman halkı, mahallelerinde oturan gayrimüslimlerin evlerini meyhane haline koyduklarından, sarhoşların hamama giden kadınlara sataştıklarından, akşam ve yatsı namazına giden Müslümanlara küfrettiklerinden ve bu yüzden nice kanlı vakalar olduğundan, meyhanelerden çıkan fasiklerin (günah işlemiş, kabahat yapmış kişiler) avratlar hamamına gidip hatunlara tasallut ettiklerinden, hatta bir sarhoşun bir kadını yıkama yerinde halvette yakaladığından ve çıplak kadının sarhoşun elinden cemaati kesire ile güçlükle kurtarıldığından, Sefer adında bir müezzin mescide giderken cebren meyhaneye sokulup üzerine şarap döküldüğünden bahisle şikayette bulundular. Buyurdum ki, bundan böyle İslam mahalleleri civarında, mescitler civarında ve hamamlara giden yollar üzerine meyhane bulunmayacaktır, bulunanlar derhal kaldırılacaktır..." (1575) Osmanlı'da bu ve benzeri içki yasaklarının geçerliği hiçbir zaman uzun olmadı. Halk, baştaki tek ve en güçlü otoritenin buyruklarına rağmen içki satmayı, içmeyi sürdürdü. Çok şükür laik Cumhuriyet rejimiyle birlikte de içki, herhangi bir Batı ülkesinden farksız biçimde serbestçe alınıp satılır oldu. Ancak bir kesim içkiyi hiçbir zaman sevmedi. Kendi adına sevmeyip, içki içmeden yaşamını sürdürse mesele yok. Ama, "Ben içmiyorum, kimse içmesin" mantığı yaygınlaştı. Otoriteyi elinde tutanlar içki ruhsatı verme işlemlerini olabildiğince zorlaştırdı. Anadolu'da da durum farklı değil. Özellikle içki ruhsatı yerel belediyelerin yetkisine verildikten sonra, başkanlar seçmenlerini içkiden koruma konusunda birbirleriyle yarışır oldular. Artık birçok ilçemizde içki içmek isteyenler, kimselere görünmeden şehir dışına çıkıp, aforoz edilmişler gibi, kendi aralarında "zıkkımlanmak" zorunda kalıyorlar. "Zıkkımlanmak" tabirini bilinçli olarak kullandım. Zira içki içme böylesine çetrefil hale getirilirse, insanda içki içme keyfi kalmayacak yapılacak işlem ancak içkiyi zıkkımlanmak olacaktır. Oysa içki içme bir kültür meselesidir. İçki adabıyla içilir ve bu adap öğrenilir. Öğrenme, çoğu kez deneyimli büyüklerden gençlere öğretilmesi şeklinde olur. Daha rakı sofralarına oturacak yaşa gelmeden, büyüklerini uzaktan seyreden çocuk, rakının nasıl içileceğini öğrenir. İleride de onu yüzüne gözüne bulaştırmadan içer, yaşamına renk veren bir unsur olarak görür. İçki içmesini öğrenemeyenler ise onu her devirde olduğu gibi, bugün de merak edeceklerdir. Ancak adabını bilmedikleri için ya içme temposunu ayarlayamayacaklar, fazla kaçırıp sarhoş olacaklar ya da değişik biçimlerde cıvıtacaklardır.

ATATÜRK SOFRASI
Cumhuriyetimizin kuruluşundan itibaren Atatürk, Türk halkına içki konusunda önder oldu. Onun içki sofralarına çağrılma şansını bulan devrin siyasal, ekonomi ve sanat çevrelerinden ileri gelenler de bu kültür ile beslendiler. Atatürk bizzat Orman Çiftliği bünyesinde bira ve şarap fabrikalarını kurdurduğu gibi, Kavaklıdere Şarap Fabrikası'nın açılışını yaptı, gazetecilere bu şarabın özelliklerini övdü. Bütün bunları, çağdaş bir Türkiye'nin içki kültürünün de diğer alanlarda olduğu gibi gelişmesi için yaptı Büyük Önder. Ortadoğu ülkeleri bir Atatürk'a sahip olma şansını bulamadılar. Bunların önemli bölümünde bugün içki yasak. Onların içinde bir bölümü belli mekanlarda içki satışını serbest bırakıyor. Sadece gayri Müslimlere içki veren ülkeler var. Ama içkinin yasaklandığı yerlerde içki içilmiyor mu sanıyorsunuz? Sahte ve kaçak içkiler en çok o ülkelerde, evlerin bodrumlarında, arka odalarda yapılıyor, saklanıyor. Sahte içkiden ölümler buralarda azımsanacak gibi değil. Bir başka korkunç tabloyu daha bu ülkelerden bazılarında görmek mümkün. Örneğin bir komşumuzda içki yasağı sıkı sıkıya uygulanıyor. Ama yemeklerden sonra çeşitli uyuşturucuların tepsi içinde sunulması, bizim kahvenin yanında lokum ikram etmemiz kadar doğal hale gelmiş. İçki yasağı uygulanan Pakistan ve Karaçi'de, insanlıktan çıkmış yaratıkların uyuşturucu etkisiyle kendilerinden geçmiş kızgın güneş altında insan leşleri gibi yattıklarına kaç kez şahit oldum. İçkiyi yasaklayan o yönetimler, halkın belli isteklerini uyuşturucuya göz yumarak karşılıyor olmalıydılar.

VERGİLER ARTTI
Önce büyük şehirlerde belediyelere ait tesislerde içkiyi kaldıran, bir yandan da içki ruhsatları konusunda büyük zorluklar çıkaran anlayış, şimdi tümüyle içkiden arınmış bir Anadolu yaratma peşinde. İçki fiyatları üzerindeki aşırı vergi ve fonlar da bu planın bir parçası. Tabii günümüz Türkiyesi'nde içkiyi ortadan kaldırma çabaları padişahlık dönemindeki gibi fermanlarla olmuyor. Adım adım, kademe kademe gerçekleştiriyor. Peki kamuoyumuz buna nasıl tepki veriyor. Bir kesimin bunu onayladığı kesin. Ama geri kalan, öyle içki tutkunu olmayan, ancak çağdaş bir ülkede içkinin de serbestçe satılmasını destekleyenler sessiz kalıyor. Kimse, "Ne o, sen de alkoliklik, ayyaşlıktan mı yanasın?" diyecekler diye kendi fikrini ortaya koymadan, "Bu kadar turist geliyor, onlara nasıl hizmet edeceğiz" gibilerinden dolaylı ve utangaç biçimde karşı çıkar gibi yapıyorlar. Oysa Cumhuriyet Türkiyesi'nde içki her uygar ülkedeki gibi kabul edilebilir kurallar çerçevesinde, serbestçe ve o ülkelerle kıyaslanabilir fiyatlarla satın alınabilmeli. Gidilen çağdaş restoran ve barlarda, geleneksel meyhanelerde serbestçe içilebilmeli. Toplum kendi kendisini denetler, ayarlar. Yeter ki onlara bu işin adabını öğrenme fırsatı tanınsın. Hayatımıza müdahale edecek ahlak hocalarına ise hiçbirimizin ihtiyacı yok.
DİĞER GURME HABERLERİ
 Soros'dan sonra meclis de zeytini keşfetti
 Mutfakları şenlendiren yemek kitapları
 Ziyafetin tadı ertesi gün çıkar
 Yemeklerin cilası pilav
 Fatih'in sevdiği karidesler
 İdeolojinin keskin kılıcı bilimin ışığını söndürdü
 Rejans'ın mutfak sırları kitap oldu
 Avrupa Topluluğu'nda yüz kızartıcı sokaklar
 Mondovino şarabın merkezine seyahat
 Bulgar şarapları patladı
 Mantar çiçek gibi toplanmaz
 Picasso Şile palamudunu sever miydi?
 Ekmek kokusuyla uyanmak
 Nerenin zeytinyağını kullanıyorsunuz?
 Mutfağın asıl sahibi erkekler
 Vejateryenlerle hayvan haklarını koruyanlar karşı karşıya
 Avrupalı süt danası sever
 Komşu peynirine sahip çıktı
 Avrupa Topluluğu'ndan bulgur dersleri
    Pazar Sabah Yazarlar
    Güncel
    Hobi
    Röportaj
  » Gurme
    İyi Yaşa
Büyükelçinin hayatını kurtaran zırh
Büyükelçinin hayatını kurtaran zırh
Türkiye'nin Bağdat Büyükelçisi Ünal Çeviköz'ün 2 Ocak'taki saldırıdan...
Avrupa'yı titreten adam: Miller
Avrupa'yı titreten adam: Miller
Rusya-Ukrayna doğalgaz krizi sırasında Gazprom'un patronu Aleksey...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.