|
|
|
|
Gerçeğin tanığı gazetecinin içimize işleyen fotoğrafları
Sabah muhabiri Mürsel Acay, Irak savaşı ve Güneydoğu'daki acımasız koşulların arka planına bakıyor. Objektifini yaşamın gerçekliğine uzatıyor.
Bir kartpostal var aklımda. Ebatı küçüktü ama o fotoğrafı ve altındaki yazıyı hiç unutmadım. Siyah beyaz bir fotoğraf bu. Urfa'daki tarihi çarşıda bir hamal sırtındaki ağır yükle iki büklüm. Altında bir dize: "Kör boğaz nafaka uğruna/ Haldan düşmüş tebdil gezer." Bu kareyi ölümsüzleştiren Fikret Otyam usta. Dizeler de Diyarbakırlı ünlü şair Ahmed Arif'in... O kartpostalı anımsayışım bugünlerde elimden düşüremediğim bir kitap. Bir roman, bir şiir ya da bir deneme kitabı değil... Fotoğraflardan oluşan bir kitap bu, altlarında da anlamlı birkaç söz... Ama her bir kare, koca kitaplar değerinde, çünkü bunlar Yaşamın Renkleri... Gazetemizin Diyarbakır bürosundan Mürsel Acay'ın objektifiyle ölümsüzleştirdiği fotoğraflar içinize işliyor... Mürsel muhabir olarak izlediği Irak'taki savaşı, Güneydoğu'nun acımasız koşullarını içinden biliyor. Mürsel objektifini bu acımasızlığın arka planına doğrultuyor. Yani yaşamın kendisine... Orada da bu vahşetin en ağırını yaşayan çocuklar ve kadınlar var... Saddam'ın zehirli gazlarından korunmak için camsız penceresine naylon çekmiş bir ev mi istersiniz. Yoksa uzaklarda bombalar patlayıp simsiyah bulutlar gökyüzüne yükselirken oynayan çocuklar mı... Ya da daha biraz önce evinin enkazında ana babasını yitirmiş bir çocuğun bakışlarını mı; yaşı en fazla 7, yüzüne öyle bir bilgelik çökmüş ki... Her fotoğraf karesi beni geçmişe götürüyor" diyen Mürsel Acay, "Kitapta Irak ve bölgedeki renkli görüntüleri, renkli yaşamları yansıtan karelere yer vermek daha ağır bastı. 2003 Irak Savaşı'nda yaşanan göçü, göçün getirdiği zorlu yaşamı, savaşa rağmen gülen yüzleri, savaşın 'bitti' denildiği günden sonrasını... Güneydoğu'daki kadınların, çocukların renkli yaşamını bir arada yansıtmak istedim" diye konuşuyor. Mürsel, doğduğu yaşadığı Anadolu topraklarını da sevgiyle kucaklıyor. "Beşikler vermişim Nuh'a Salıncaklar, hamaklar, Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır, Anadolu'yum ben, Tanıyor musun?" diyen hemşehrisi Ahmed Arif'in dizelerinin izini sürüyor sanki... Bazen Karacadağ'da bir aşiret kadınıyla taş kırıyor, bazen de Dicle'in kıyısında güneşin batışını izliyor. Hasankeyf'te bir süre sonra yok olacak bir uygarlığa tanık oluyor. Hele yan yana sayfalarda iki fotoğraf var ki ciltler dolusu kitap on binlerce satır anlatamaz o anı... Yer Diyarbakır'ın Çermik ilçesine bağlı Başarı köyü... 2002 yılının şubat ayı... Köyün ehliyetsiz ebesinin yaptırdığı doğumun ardından anne can derdine düşmüş. İkiz kız bebekler nefes alamıyor, yüzleri mosmor... İşte o anda köyde sağlık taraması yapan askeri tabipler yetişiyor imdada. Tabip Yarbay Cengiz Aydın nefesiyle bebeklere hayat üflüyor. O anı görüntülüyen Mürsel Acay'a bu kare ödül getiriyor. "Bütün gazeteciler gibi bastım deklanşöre" diye yazmış kitabın önsözünde tevazu göstererek... Doğru, gazeteci tarihin tanıdığıdır ama bu fotoğraflar ondan da öte bir şey... Aklına ve objektifine sağlık Mürsel... Mürsel Acay'ın kitabından bazı kareler.. İkiz bebeklere üflenen hayat soluğu. Tabip Yarbay Aydın'ın müdahalesiyle çocuklar kurtuluyor. Irak'ta bombalanan bir evin yıkıntılarında çocuklar.
Fikret ESER
|
|
|
|
|
|
|
|
|