Kare as gecesi...
Aslında ne göreceğimi bildiğimden mi, kimi göreceğimi tahmin ettiğimden mi bilinmez, kurumların çalışanları için yaptıkları özel geceler fazla mutluluk vermez... Rağbet görse de heyecan vermez... Çünkü bir bilinmezlik yoktur bu davetlerde... Önünde sonunda sabahtan akşama beraber çalıştığın, çalışırken zaman zaman dalaştığın, her halükârda ilişkilerinde kaçınılmaz olarak monotonlaştığın insanlarla eğleneceksindir... Mekân senin tercihin değildir... Dolayısıyla eğlence senin değildir... Konuklar senin tercihin değil şirkettekilerdir... Dolayısıyla birliktelik senin değildir... Katılanlar aynı statüde değildir... Tependeki amirden en tepeye kadar uzanan bir sinsilededir. Dolayısıyla hoyratlık etmek, çılgınca dans etmek elinde değildir... Gelişinin ve gidişinin saatleri bellidir... Dolayısıyla dağıtmak elinde değildir... Geldiğin gibi gideceksindir... Bu dört benzemezden bir kare as çıkartmak çoğu zaman pek mümkün değildir... Önceki gece Swiss Otel'de SABAH ve atv' nin yılbaşı gecesinde bu dört benzemezden bir kare as çıkartılmıştır... Medya eğlenen insanları deşifre eder... Medya insan hayatlarını gözetler... Önceki gece, SABAH'ın ve atv'nin gecesinde eğlenen insanları deşifre eden medyayı deşifre ettim... İnsan hayatlarını gözetleyen medyayı gözetledim... Kendimle birlikte, meslektaşlarımı gözetledim... Eğlenirken, başka eğlence mekânlarının başka insanlarıyla ne kadar aynı olduklarını farkettim... Aynı müziklerle aynı coşkuyu yaşadıklarına hayret ettim... Figürlerin ve koreografinin muhteşemliğine parmak ısırdım... Medyanın da herkes gibi muhteşem bir şekilde eğlenebildiğine kanaat getirip mutlu oldum... Hayatı tanımlayanların, hayatın içinde olmasından keyif aldım... Hayata küsmemiş olmalarına sevindim... Medyayı korkunç görenlerin, o gece orayı görmüş olmalarını arzuladım... "Onurumu ayaklar altına alıyorsunuz" dedikleri insanların, ne kadar insan olduklarını görmelerini düşledim... Birinci Cumhuriyetçi'siyle İkinci Cumhuriyetçi'sinin, sağcı sıyla solcu sunun, muhafazakâr ıyla reformcu sunun, ünlüsüyle ünsüz ünün nasıl tek bir ürüne bu kadar bağlandıklarına hayret ettim... O ürün nasıl bir üründü ki, ona hem Birinci hem İkinci Cumhuriyetçi, hem ulusal hem global, hem solcu hem sağcı, aynı anda aynı duygularla, inkâr edilemez bağlarla bağlanıyorlardı... Bu nasıl bir aidiyet duygusuydu ki SABAH adı altında, ünlüden ünsüze, fakirden zengine, güzelden çirkine, yaşlıdan gence hepsi gazeteyle ilgili her şeyi aynı anda hissediyordu... "Biz Türkiye'yiz..." Böyle diyor SABAH gazetesinin tanıtımında... Önceki gece, o 850 kişide o Türkiye'yi gördüm gözlerimle... Onun için, hayatın her renginin olduğunu gördüm gazetemde... Onun için Türkiye'nin dinamizminin bire bir yansıdığını fark ettim gazete sahifelerine... Onun için zaman zaman genç, zaman zaman dinamik, onun için zaman zaman olgun zaman zaman makul olabildiğini gördüm gazetemin... Bu benim ikinci yılbaşı kutlamam SABAH gazetesinde... Önceki gece Türkiye'yi gördüm yılbaşı partisinde... Onun için, mekânın bilinmezliği yabancılaştırmadı beni. Onun için konukların şirketli olması germedi bedenimi... Onun için katılanların aynı statüde olmaması endişelendirmedi beni... Onun için geliş ve gidiş saatlerinin biliniyor olması, çılgınlığımı ve danslarımı etkilemedi... Yılın en güzel dansını gazetemin yılbaşı gecesinde yaptım... Yeni yıla SABAH gazetesinde girdiğim için kendi kendimi tebrik ettim... Geceyi düzenleyenlere teşekkür ettim...
|