Komplo teorisi...
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü'nün yargılanmasıyla ilgili, görülüyor ki tartışma bitmeyecek. Nitekim, Başbakan Erdoğan'ın "Anayasa suçu işliyorlar" sözü üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı dün harekete geçti. Hükümet-TÜSİAD gerginliğin ardından, Erdoğan'ın çağrısı ile incelemenin başlatılmış olması bir yana bırakılırsa... Hükümet, Van rektörünün yargılanması konusuyla kendini neden bu kadar özdeş hale getirdi?
Tefe koyup oynatsın Soruyu bir grup gazeteci arkadaşımla birlikte Rektör Yücel Aşkın konusunda üzerine okların çevrildiği Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'e yönelttik. Ankara'nın Sincan ilçesinde yeni yaptırılan okulları dolaştıktan sonraki dünkü sohbette Çelik şu iddialı sözle konuşmaya başladı: "Birisi rektörle ilgili davaya karıştığıma ilişkin en ufak bir delil bulsun ondan sonra tefe koyup beni oynatsın, buna razıyım." Kendisinden bu kadar emin olduğuna göre; yargıya söylenmiş söze hükümet neden alınganlık gösteriyor? Çelik'in yanıtı şöyleydi: "Bu dava bizim için bu kadar da önemli değil. Ama ilişkilendirilmek isteniyoruz." Ardından hükümetin nasıl ilişkilendirilmek istendiğine ilişkin iddiasını açtı: "Amaç belli; Milli Eğitim Bakanı Vanlı, ailesi orada yaşıyor. Ağabeyi Ramazan Çelik 'i işin içine karıştırıp, oradan Bakan Çelik 'i, ardından da hükümeti işe bulaştırırız oyunu oynanıyor." Ve bir tespitte daha bulunuyor: "TÜSİAD böyle bir açıklama yapmasaydı Başbakan da cevap vermez, konuşmazdı." Özetle hükümete karşı bir oyun oynandığına inanıyor. İlginç bir örneklemede bulunuyor: "Bakın intihal olayında konu Kemal Alemdaroğlu olunca herkes sus pus oldu. Ama Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer olunca da ortalığı birbirine kattı." İsim vermeden Dinçer ile Orhan Pamuk ve Hrant Dink davaları arasında ilişki kuruyor: "Mesele onlar olunca 'düşünce özgürlüğü var neden konuşmayacak' deniliyor. Düşünce özgürlüğü ise Ömer Dinçer de kitabında bir şey yazmış. Dinçer bunu yapınca öyle, diğeri yapınca böyle mi olacak?" Konuyu, YÖK Başkanı Prof. Teziç'in "Rektör Aşkın için soruşturma izni yok" açıklamasına getiriyor. Bir şube müdürünü, başka bir yere atadığı için, Bakan olarak kendisinden izin almadan savcının müsteşarı hakkında dava açtığını açıklıyor.
Kaygının nedeni "Ben yargının yaptığına yanlış veya doğru demiyorum" diyor. Buna karşın, YÖK, TÜSİAD ve bazı sivil toplum örgütlerinin, "yargıyı etkileme çabasında" olduklarını söylüyor. Hükümette ortaya çıkan, "bize oyun oynanmak isteniyor" kaygısı Bakan Çelik'in sözlerine de açıkça yansıyor. Van olayını bir tarafa bırakıp seçim barajı konusuna gelirsek... Seçim Yasası'nda bu dönemde değişiklik yapılması gerektiğini, uzun süredir AK Parti'nin ağabeyi TBMM Başkanı Bülent Arınç söylüyor. Milletvekillerinin her ne kadar dün çektirilmiş olsa da teklifleri ortada duruyor. Hatta, yasada değişiklik yapılarak seçim barajının aşağı indirilmesi konusunda, hükümet AB'nin şartını kabul etmiş bulunuyor. Yücel Aşkın'ın tutuklu yargılanmaması gerektiğini AK Parti içinde de söyleyenler bulunuyor. Bunlar bir başkası tarafından dillendirildiğinde, hükümet anında kendine karşı bir hareket geliyormuş kaygısıyla gardı alıyor. Bu arada bir not; Önceki gün Savaş Ay'ın dün de Emre Aköz'ün köşelerine taşıdıkları, İstanbul'da bir lisede Edip Cansever, Özdemir Asaf ve Altan Öymen'in kitaplarını okuyan öğrenciye yapmadığını bırakmayan öğretmen için Bakan Çelik'in sözü aynen şöyle: " Ben de onları okuyorum. O çocuğumuza, onu yapan magandadır... "
|