| |
Kriz kardeşliği
Son yıllarda 'nehir söyleşiler' revaçta. Nedir nehir söyleşi? Kişi masanın başına oturup hayatını kaleme almıyor da... Birisinin hakkında sorduğu sorulara cevap veriyor... Tekrar tekrar geçmişe dönerek, cevaplardan yeni sorular çıkararak ilerleyen bir süreç bu... Türkiye'de de çok güzel nehir söyleşiler yapıldı. Mesela bir gazetenin kitap ilavesi, "Sizce 2003'ün en iyi 10 kitabı hangileri" diye sormuştu. Bunlar arasında Halit Kıvanç ile Aydın Engin'in yaptığı nehir söyleşiyi de saymıştım: "Bir Koltukta Kaç Karpuz?" O kitabı okuduğunuzda bizdeki spor-medya-eğlence sektörünün yaklaşık 60 yıllık panoraması gözler önüne seriliyordu. Hem şu da var: Nehir söyleşileri okumak çok kolay oluyor. Bölüm bölüm, kısa kısa... Bir solukta ilerliyorsunuz. Pek az nehir söyleşi sıkıcı oluyor.
Geçen gün Emine Çaykara'nın ünlü tarihçimiz Halil İnalcık (d.1916) ile yaptığı nehir söyleşiyi okumaya başladım: 'Tarihçilerin Kutbu.' (İş Bankası Yay.) İnalcık hem kendi hayatını, hem OsmanlıTürkiye tarihini anlatıyor, yeri geldikçe diğer ülkelerin tarihlerine de giriyor. Engin bir bilgi hazinesi. Öyle böyle değil. Hafıza fakiri olan bendeniz, 'Bu adam, bu yaşında, bu kadar malumatı nasıl aklında tutuyor' demekten kendini alamadı.
Kitapta birçok önemli saptama var. Bunların bir kısmı günümüzü de aydınlatıyor. Mesela şöyle... İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra tarihçilikte yeni okullar doğdu. Dönemin en önemli tarihçilerinden biri de Fernand Braudel'dir. Bir Akdeniz tarihçisi olan Braudel, bu denizi ve çevresinde olup bitenleri bir bütün olarak görür. Ülkeler birbirinden kopuk değildir. 'Hıristiyan Akdeniz' ya da 'Müslüman Akdeniz' gibi ayrımlar yapaydır. Birinde olanlar, daha sonra diğerini etkiler. Bunları anlattıktan sonra İnalcık bir de örnek veriyor: "İspanya'da, İtalya'da olan para hareketleri az arayla İstanbul'da kendini gösteriyor. İspanya'da, 1550'de enflasyon yüzde 100, 1580'lerde İstanbul'da da yüzde 100." Gerçekten de İspanyollar, 1492'de Amerika kıtasını keşfetmenin kurbanı olmuşlardı. Oralardan getirdikleri değeri madenler, İspanya'da ve ardından Avrupa'da para bolluğu yarattı. Bu da enflasyona neden oldu. Şimdi dikkat: Enflasyon İspanya'yı 1550'de vuruyor... Bunun İstanbul'a yansıması yuvarlak hesap 30 yıl alıyor. Bugün ise durum hem aynı, hem farklı. Bugün de bir ülkedeki kriz, diğerlerini de etkiliyor. Ancak zaman aralığı fevkalade kısalmış durumda. Neredeyse bir gün içinde kriz yayılmaya başlıyor, bir iki ay içinde tsunamiye dönüşüyor. İnanın söz konusu yayılma süresi, önümüzdeki dönemde daha da kısalacak. Bunun nedeni de bilgisayarlar, internet ve cep telefonları. Özetle bilişim teknolojisindeki müthiş gelişme. İşte küreselleşme tam da bu! Küreselleşmeyi ABD'nin kurmaya çalıştığı ama gördüğüm kadarıyla beceremediği 'Yeni Dünya Düzeni' ile karıştırmayın. ABD aslında küreselleşmeyi engellemeye, daha doğrusu onu denetimi altına almaya çalışıyor ama nafile! Bilişim teknolojisinin desteğindeki sermaye, daha da hızlanacak. Bir yerden bir yere, coşkulu nehirler gibi akacak. Önüne çıkan engelleri yıkacak. Kimisini mutlu edecek, kimisini perişan. Bugün küreselleşmenin ABD'nin yararına çalıştığı söylenebilir. Ama yarın onu da vurmayacağının hiçbir garantisi yok. Çin, Hindistan ve Rusya... ABD'deki strateji uzmanlarının kabuslar gördüğüne eminim. Bunu bilmek için müneccim olmak şart değil, 'Halil İnalcık Kitabı'nı okumak yeterli.
|