| |
Din, devlet, laiklik
Fransa laiklik yasasının 100'üncü yıldönümünü kutluyor... Ve ideolojilerin çökmesinin de etkisiyle insanların giderek dindarlaştığı bir yüzyılda birey-toplum-devlet ilişkilerinin nasıl bir temele oturtulması gerektiğini tartışıyor... Bu tartışmalarda birçok ülkeden aydınların imza koyduğu bir manifesto öne çıktı...
Türk, daha doğrusu Osmanlı aydınları "laiklik" ilkesiyle Fransa'da tanıştılar. 2'nci Abdülhamit'in baskıcı yönetiminden bunalıp orada sürgünde oldukları sırada. Jön Türkler'in Paris'i mesken tuttukları o dönemde, 9 Aralık 1905'te Fransa, 1789 Devrimi'yle başlayan bir süreci taçlandırdı: Ünlü laiklik yasası. Yasanın birinci maddesi şöyleydi: "Cumhuriyet vicdan özgürlüğünü taahhüt eder. İnançların gereğinin özgürce yerine getirilmesini garanti eder." Ve devletin tüm dinler karşısında "nötr"lüğünü ilan eden ikinci maddesinde şöyle deniyordu: "Cumhuriyet hiçbir inancı ne tanır, ne maddi destek sağlar, ne maaşa bağlar." Jön Türkler aracılığıyla İttihat ve Terakki kadrolarını etkileyen, daha sonra da Cumhuriyet Türkiyesi'nde devletin temel niteliği haline gelen 1905'teki yasanın 100'üncü yıldönümü kutlanıyor. O döneme göre çok değişmiş Fransa'da ve çok farklı dünyada. 1905'te Fransa egemen din Katolikliği kamusal alandan çıkarmak için bu düzenlemeyi yapmıştı. Oysa bugün ülkede ikinci büyük din durumuna gelen İslamiyet'in yarattığı yeni koşullara ve dayattığı meşru taleplere o yasayla yanıt vermekte zorlanıyor. Ayrıca 20'nci yüzyıl ideolojilerin çağıydı. 21'inci yüzyılda din öne çıktı.
Dindar toplumda laik devlet Peki bireyin dine sarıldığı, bunun da toplumsal yaşamın parametrelerini değiştirdiği yüzyılda laiklik nasıl sürdürülebilir? Ya da laiklik yeni toplumsal ortama nasıl uyarlanabilir? Fransa'da günlerdir ateşli tartışmalar yapılıyor. Fransız modeli laikliği benimsediğimize göre, konu bizim için de önemli. İşte bu tartışmalar sırasında 29 ülkeden (Türkiye'den de var) 212 akademisyenin hazırladığı, "Le Monde" gazetesinde yayınlanan "manifesto" müthiş ilgi çekti. Her gün yüzlerce aydının ve bilim adamının destek imzası gönderdiği çağrı "21'inci yüzyılda laiklik evrensel bildirisi" adını taşıyor ve neredeyse kutsallaşmış bir ilkeyi ya da kavramı güncelleştirme iddiası taşıyor. 18 maddelik bildirinin can alıcı bölümlerinden bazılarını aktaralım: * Her insan vicdan özgürlüğüne ve inancının tek başına ya da topluca ibadetine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. Bu hak, devletin demokratik kamu düzeni çerçevesinde inanca saygı göstermesini de kapsar. * Devletlerin eşit davranabilmesi için, siyasal düzen, hiçbir din ya da inancın kamu kurumlarını etkilemesine izin vermeden, ortak ölçüleri belirlemekte özgür olmalıdır. * Laiklik üç ilkenin uyumudur: Vicdan ve ibadet özgürlüğüne saygı, sivil toplumun ve siyasetin her türlü dini ve felsefi referanslardan bağımsızlığı, kimseye ve hiçbir inanca ayrımcılık yapılmaması. * Birçok toplumdaki korkuların aksine, laiklik asla bir din değildir, dini yok saymamaktadır, yalnızca din ve inanç konusunda özgür tercih anlamına gelmektedir. Keşke yerimiz elverse de metnin tümünü aktarabilseydik. Türkiye'nin kamplaşmaya gittiği bir dönemde, bu bildirinin birey, toplum, din, devlet, kamusal alan ilişkilerinin yeniden yorumlanmasında yol gösterici belge olabileceğini düşünüyoruz. Çünkü hem her türlü din, vicdan ve ibadet özgürlüğüne şemsiye uzatıyor, hem de inançların kamusal alandaki konumuna yanıt arıyor. Bu manifestoyu siyasiler okumalı, akademisyenler tartışmalı, kamuoyu öğrenmeli. Çünkü din-laiklik ilişkisini 21'inci yüzyıl koşullarına göre yeniden tanımlamak, Türkiye'nin de sorunlarının başında geliyor.
|