CIA ne satıp ne alacak?
Dün sabah televizyonlarımızdan birinin bülteninde CIA Başkanı'nın Ankara ziyareti vesilesiyle bomba bir haber tek cümleye sığdırıldı ve geçildi. - CIA eğer PKK hakkında sahip bulunduğu bilgilerin yüzde yirmi beşini bizimle, Türkiye ile paylaşması durumunda çok şey değişir. Bunu kim söylemişti? Türkiye Cumhuriyeti'nden bir yetkili! Lakin ne hikmetse aynı kanalın sonraki bültenlerinde bu bomba ibareye bir daha rastlayamadım. Başka kanallarda ve radyolarda da gün boyu denk gelmedim. Umarım ben atlamışımdır da, Türk medyası haberin hakkını vermiştir veya verecektir. Şüphesiz, 'böyle bir lakırdının neresi bomba haber' diyenleri saygıyla karşılarım. Ancak Ankara'ya gelen ve temaslarda bulunan CIA Başkanı Porter Goss ile ilgili haber verilirken Türkiye'den bir yetkilinin bu yönde bir beyanda bulunduğunu belirten cümlenin bomba niteliği taşıdığına dair kanaatim değişmez. Zira bu cümlenin sağlıklı bir tefsiri, hem PKK'yı, hem CIA'yı, hem ABD'yi daha iyi tanımamızı sağlayacaktır: - Bir istihbarat servisi, kendi ülkesinin müttefikine düşmanlık eden terör örgütü hakkındaki bilgileri paylaşmıyorsa bunun tek açıklaması vardır: O servis terör örgütünü sözde müttefik ülke aleyhine kullanmaktadır ve belirsiz bir süre daha kullanma imkanını elinde tutmak istemektedir. İstihbarat aleminin jargonuna göre bunun başka tefsiri yoktur. Elbette CIA ile PKK ve doğal olarak ABD ile PKK arasında etkin bağlantılar bulunduğunu yeni keşfediyor değiliz. Yeni olan, bunu bir Türk yetkilinin böylesine açık biçimde dile getirmesidir. Şu an için mesele, Türk yetkilinin sehven mi böyle bir beyanda bulunduğu yoksa karşı tarafın -sözde müttefik ülkenin- imajına yönelik minicik bir 'istihbaratçı şantajı' ile çıkış mı aradığıdır? Daha açık sormak gerekirse; ABD'ye dolaylı biçimde -hatta karından konuşarak- 'Yeter artık, PKK maşasını kullanmayı bırak' deme cesareti mi gösterilmiştir, yoksa bir gaf (!) mı işlenmiştir? Haberin bir anda bültenlerden -en azından benim izlediklerimden- düşüvermesine bakılırsa, şu veya bu amaçla, ufak bir oyun oynanmıştır. Şimdi asıl soru, CIA Başkanı'nın ziyaretinden sonra ABD ile PKK ilişkilerinin ne yöne doğru seyretmeye başlayacağıdır? Daha önce Öcalan'ı paketleyip devletin namusu fiyatına bize satıveren ABD'nin bu sefer 'PKK'yı bir süreliğine aleyhimizde kullanmamak için' hangi bedeli isteyeceğine ilişkin güvenilir bir bilgim de, fikrim de yok. Kesin olan sadece şu: Devletler her zaman kullandıkları çeteleri de satabilirler, müttefiklerini de! Ayrıca dün üç kuruşa sattıklarını bugün beş kuruşa geri de alabilirler. ABD güçlü küresel suç derebeyliği CIA sayesinde tabii ki kendi sömürgen çıkarlarının gereğini kovalamaya çalışıyor. Adaletsiz ve ahlaksız uygarlığımızda başka toplumların malını çalmak, canını almak, geleceğini karartmak günah değil, aksine gizlice kutsanan davranışlardır. Küresel bir suç derebeyliği olarak CIA sadece Türkiye üzerinde bu tür manevralar yürütmüyor, dünyanın dört bir yanında siyasi, stratejik ve ekonomik oyunlarda rol alıyor, özellikle kara ve kurşuni para çarklarını çevirenleri denetliyor, her türlü pis işten 'çantacıları' vasıtasıyla payını alıyor. Onun içindir ki, ABD'nin PKK ile bağı, şu veya bu dönemde bizimle olan müttefiklik (!?) ilişkisinin önüne geçebilir, hatta o sözde müttefiklik ilişkisinin seyrini belirleyebilir. Bunda şaşılacak hiçbir şey yok. Şaşılacak olan, böyle bir güçle hiç değilse kendi topraklarında rekabet edebilmek için kendi bilgi haremini geliştirip sözde müttefikinden de mahrem tutmayı mümkün kılacak siyasi ve stratejik iradeden mahrum bulunmaktır. Zaten Türkiye'nin yeniden devlet kıvamına eriş ve ayağa kalkış takvimi de, bu rekabeti gerçekleştirecek yapılanmanın oluştuğu sabah başlayacaktır. CIA Başkanı'nın kimi satmaya ve neyi almaya geldiği meçhul ama duyarlı burunlar işin kokusunu şimdiden almaya başlamışlardır: ABD Irak'tan kaçmak zorunda kalırsa Türkiye ne rol üstlenebilir?
|