kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Teknoloji
    Otomobil
    Detaylı Arama
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Ali Kirca @ SABAH
 

Neredesin Hagi?

Ali Sami Yen'de maçın devre arasıydı... Eski bir dosta rastladım.
"Oyunun kaderini kim çevirir?" diye sordu...
Hiç düşünmeden "Hagi!" dedim.


İşbu yazı geçmişe hayıflanmak ve bugüne dair umutları kırmak için yazılmamıştır. Tamam, giden gitmiştir... Dün yok artık!.. Ve bugün de hiçbir şey bitmiş değildir... Galatasaray, hâlâ şampiyonluğun iki adayından biridir.
İşbu yazı, ne düne, ne bugüne dairdir... Bu yazı bir Galatasaraylı'nın, geleceğine dair hayallerinin kağıda dökülmüş halidir... Bu satırların yazarı için, Hagi adı; asıl gelecekte yazılacaktır Sarı-Kırmızı renklerle...
Ama hikaye "dün" den başlamak zorundadır.
Evet, Hagi yok artık... Gitti...
Gitmedi, gitmeye mecbur edildi.
Türkiye'de; siyaset dahil, neredeyse hiçbir kurumda alışık olunmayan "istifa" kavramını hatırlatarak gitti... Bir yıllık sözleşmesini "yok sayarak" gitti... Galatasaray'ı zora sokmadan gitti...
(Başka türlü gidenler için bakınız: Del Bosque, Beşiktaş'tan 7.7 milyon Euro tazminat istiyor Gazeteler...)
Ve hiç kimseyi kırmadan, dökmeden, Galatasaray'ı örselemeden gitti.
(Bakınız: "Hagi'ye Veda" programındaki konuşmaları - Siyaset Meydanı..)
Neden mi böyle yaptı?
Galatasaray'ı ve Türkiye'yi çok ama çok seviyordu ve bir gün mutlaka dönecekti.
(Bakınız: Daha üç hafta önce Temeşvar'da bir Türk gazeteciye verdiği röportaj)


Evet... Gitti... Gitmeseydi ne mi olurdu?
Galatasaray, Pazar günkü derbiyi çok rahat kazanırdı... Ligde şu anda açık ara lider olurdu...
Ve Hagi; UEFA Kupası'nda, dolayısıyla Avrupa'da yoluna devam etme şansı olan tek Türk takımının başında bulunurdu.
Bu kadar iddiayla öne sürdüğümüz tezlerin kanıtı geçen yılın ve "Hagi gerçeği"nin içinde gizlidir. Bu iddialara karşı çıkacakların kanıtı ise iflah olmaz ve gizlenemez bir Hagi düşmanlığından başka bir yerde değildir.


Öyleyse, bıkmadan, usanmadan geçen yıla dönmek zorundayız. Geçmişle oyalanmak için değil, geçmişin hatalarının muhasebesini yaparak ve yaptırarak geleceği kurgulamak için)
Bu köşede, spor sayfasında kaleme aldığımız son Hagi yazısında tek tek saydıklarımızı yinelemeyeceğiz.
Ama bütün bir sezon; içtendıştan engellemelere rağmen, şampiyonluk şansını beklenmedik biçimde son haftaya kadar taşıdığını ve büyük final öncesi yolunun kesildiğini hatırlatacağız, o kadar...
Ezeli rakibiyle yapacağı şampiyonluk maçı öncesinde; kendi sahasında 1-0 galipken penaltısının verilmediğini, rakip takım oyuncusuna kırmızı kartın gösterilmediğini ve her şeyin orada bitirildiğini... O maçtaki hakemin "Amerika'dan bile görülen hataları"yla, şampiyonluğunun ve Şampiyonlar Ligi'ne katılma şansının engellendiğini... Rakipleri, federasyonu etkilemek için taraftarları sokağa döküp ortalığı ayağa kaldırırken ve de "kazanırken", onun takımına yapılanların ve olup bitenlerin yönetim (!) tarafından nedense (!) ses çıkarılmadan izlendiğini... Hatta izlenmediğini... Bir tek "on"un isyan ettiğini...
Hayır, bunları yinelemeyeceğiz uzun uzun.
Zaten asıl söyleyeceklerimiz bunlar değildir.
Ufak-tefek maçlarda, bütün takımların başına gelebilecek puan kayıpları bir yana... Şampiyonluk düğümünü çözecek büyük maçları olağanüstü yönettiğini... Bütün İstanbul derbilerinde ve Kupa Finali'nde ezeli rakiplerinin "milyon dolarlık ayakları"nı sildiğini... En az oyunculuğundaki kadar hocalıkta da "taktik zekâ" sergilediğini... Üstelik bütün bunları, elindeki sınırlı ve bir yıl önce psikolojik olarak çökmüş bir kadroyu ayağa kaldırarak yaptığını... Avrupa'da hep büyük takımlarla hazırlık maçları oynadığını, hepsini de kazandığını...
Ve bütün bunları yaparken, saha kenarında "oynuyormuş" gibi yerinde duramadığını... Aslında en çok alkışlanması gereken yanının yani "kazanma hırsı"nın en çok eleştirildiğini.
Ve hatta gollerde nasıl sevindiğini... Çünkü, çok sevinmek için çok sevmek gerektiğini...
(Bakınız: Geçen yıl 1-0'lık F.B maçındaki gol sevinci...)
Evet, asıl bunları hatırlatacaktık.


Bu yıl nasıl mı başaracaktı? Kimlerle mi?
Yeniden yazıp söylemeye gerek yok... Şu satırlar geçen yılki "Bu yalnızca sitem!" yazımızdan alıntıdır:
"Daum'lar, Bosque'ler, hatta yerliler gelir geçer... Umurlarında değildir yarınlar... Çuvalla para harcatarak, bugünü - ve kendilerini - kurtarmaktır cümlesinin maksadı. Yarını düşünmek için 'dün'ü bilmek ve yaşadığı yeri sevmek gerekir önce... Tepeden tırnağa sevmek... Hagi gibi, Hagi kadar... Suat Kaya (Galatasaray Alt Yapı Sorumlusu) Galatasaray Dergisi'nde anlatıyor:
"Hagi'nin bizi alt yapı olarak mutlu eden en önemli özelliği, Süper Genç, Yıldız, B Genç içeride olan tüm maçları izliyor. Türkiye'de ve İstanbul'da namzet olacak futbolcuları ezbere biliyor. Her tarafa gözlerini ve kanatlarını açmış durumda. Çalışmayı seven biriyle çalışmak çok güzel. Bize her türlü imkanı veriyor. Bugün iki tane verdik, yarın iki tane daha... Kendisinin de beğendiği, 'umut vaadeden' dediği oyuncuları ona hazırlamak istiyoruz. Belki de Türk futbol tarihinde ilk kez Galatasaray'da, A ve PAF Takım aynı otelde, aynı şartlarda kamp yapıyor. Çocuklar da kendilerine bu kadar önem verilmesinden dolayı çok mutlular..."
Evet... Böyle yazmıştık Suat Kaya'dan da alıntıyla... Evet nerede o çocuklar? Nerede?
Arda'ları, Zafer'leri, Mülayim'leri saymıyoruz bile... Ama takıma oturmuş H.Kabze'ler, Sabri'ler hatta Cafercan'lar nasıl yok edildi?
A.S.Y.'deki 1-0'lık ilk maçın kahramanıydı genç Sabri, öyle değil mi?
5-1'lik zaferin kahramanıydı küçük Uğur, öyle değil mi?
Ama, kimin umurunda tüm bunlar? Ve niye umurunda olsun ki?
"Bugün var, yarın yok hocalar"ın hayalleri mi olur?
Ayrıca, Hagi düşmanlığının prim verip göklere çıkardığı Saidou'lar ne güne duruyor ki?
Küçük maçların büyük (!) oyuncularıyla yürünecek büyük hedeflere? Görülmedi mi son Pazar, Ali Sami Yen'de?
Hiç şüpheniz olmasın, o Pazar günü takımın yarısından çoğu bu çocuklardan oluşacaktı... Ve Hagi, bu çocuklarla kazanacaktı, hiç şüpheniz olmasın.. Biz gördüklerimize, bildiklerimize dayanarak ve inanarak söylüyoruz bütün bunları...
İnanmayanlar neye dayanacak peki?


Ama Hagi gitti...
Yaşanan tüm ekonomik sıkıntılara rağmen Galatasaray "ruh"unu yeniden ayağa kaldıran; hatta "yüzü hiç gülmeyen" başkanı bile, Olimpiyat Stadı'da sevinçten "zıp-zıp" zıplatan Hagi yok artık! (Sahi, o zafer resminde de yoktu her zamanki gibi, yine arkalarda bir yere gizlenmişti hatırlıyor musunuz?)
"Neredesin Hagi?" diye sorduk Pazar akşamı kendi kendimize...
Yanıtını internete girip bulduk..
Hagi, Poli Temeşvar'ın başında... Romanya'nın, hatta Avrupa'nın "Yeni Chelsea"si olmayı hedefleyen gencecik bir takımın hocası... Romanya'nın en büyük petrol şirketinin "sponsor" olduğu Temeşvar'ın başkanı, gelecek yıl için Hagi'ye 50 milyon dolarlık bütçe ayırdığını söylüyor. Hagi'yi takımın başına getirme nedenini de şöyle açıklıyor: "Her şeyimiz tamam. Maçlarımızı 40 bin kişilik statta oynuyoruz. Ama bize bir kahraman gerekiyordu!" Ve devam ediyor: "Hagi, Avrupa'da Mourinho'nun karizmasını bitirecek!"
Gelecek yıl Avrupa'da kupa hedefleyen Temeşvar, Hagi'nin gelişinden sonra, lider Steaua'yla arasındaki puan farkını dörde indirerek, üçüncülüğe yükseldi. Bu hafta Dinamo'yu deplasmanda yenebilirse, ikincilik koltuğuna oturarak şampiyonluk hesapları yapacak.
"Git Hagi, git!" demiştik son yazımızda.. Biraz da bunları yaşamanı istemiştik çünkü. Dualarımız seninle. Lakin 3 hafta önceki röportajını da okuduktan sonra artık biliyoruz ki...
O veda gecesinde söylenen şarkıdaki gibi.
"Aramızda yaşanacak yarım kalan bir şeyler var!"
Bir de, ne kadar özlemişiz birine sevgimizi bağırmayı Sami Yen tribünlerinde, ne kadar:
"I love you Hagiiii, I love you"
Bu kadar!..

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Alt-üst olan kimlikler!..   / 29-11-2005
 Adalet kazansın!   / 26-11-2005
 İlk öğretmen   / 24-11-2005
 Mesele!   / 22-11-2005
 A..... yoksa!   / 19-11-2005
 Doha-Manama-Kopenhag hattı!   / 17-11-2005
 El Cezire yayınında / İbrahim Tatlıses olmak   / 15-11-2005
 Katar bize ne katar?   / 14-11-2005
 Okul günleri -3   / 12-11-2005
 Gülme komşuna, gelir varoşuna!   / 10-11-2005
REHA MUHTAR
İsviçre'de hava hoş değil
Bizim Spor Servisi Müdürü...
AHMET ÇAKAR
1 numara Tatlı
Pazar gecesi İstanbul'da çok önemli bir...
ALİ KIRCA
Neredesin Hagi?
Ali Sami Yen'de maçın devre arasıydı...
Suç 'devlete karşı isyan'
Suç 'devlete karşı isyan'
"Lokal mi, genel mi" diye tartışılan Şemdinli’ye yargının tespiti...
Türkiye'den Kuzey Irak'a doğrudan uçuş başlıyor
Türkiye'den Kuzey Irak'a doğrudan uçuş başlıyor
Irak'a uçmak için Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü'nden izin alan...
Rio karnavalı sansür kurbanı
Rio karnavalı sansür kurbanı
Brezilya'nın Rio de Janeiro kenti valisi Rosinha Garotinho, 21...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu