Dünya kadar yer varken...
Muhabir arkadaşımız Özge Tatar' ı kutlarım. Herkesin merak ettiği, üstüne konuştuğu, ama gözaltına bile alınıp sorgulanmayan "Şemdinli lokal olay" ının en kıdemli ismi "Astsubay Ali Kaya" yı konuşturdu. Astsb. Ali Kaya da, dün Sabah'ın manşetinde hepimizin salaklığıyla dalga geçtiği üzre... "Dünya kadar yer varken niye gidip kitapçıyı bombalayalım" dedi.
Özge Tatar bir yana, asıl "dünya kadar yer" bilen astsubayımı kutluyorum. Cesaretinden ötürü. Yani, askeri, operatif, lokal cesaretini zaten tartışmam da; esas, konuşup bir gazeteye demeç verecek kadar cesur olmasından, üstlerinin ne diyeceğini umursamadan düşünce ve ifade özgürlüğü ile temel insan haklarını kullandığından dolayı. Çünkü, normalde mesela, bir astsubay herhangi bir konuda medyaya filan görüş ifade edecek... Nerdeee! Nerdeeen mi biliyorum? İzlemişseniz, iki ayda bir sürü Dipsiz Kuyu'nun "astsubay feryatları" na ayrılmış olduğunu, OYAK'tan girip her türlü adaletsizlik, ayrımcılık, aşağılanma ve adalet arayışından çıktığımızı bilirsiniz. Bu süre zarfında, inanın "binlerce okur mesajı" deyip sallamıyorum ama, yüzlerce, yüzlerce astsubay, emeklisi ve uzman çavuştan mesaj aldım, telefonda konuştum. Emekliler bir yana, adını gizleyen de çoktu ama, adını, rütbesini veren ama elbette açıklanmasını, yayınlanmasını asla istemeyen de. Çok doğaldı. Çünkü, Güneydoğu'da görev yapanından Genelkurmay'da çalışanına, deniz üslerinden hava birliklerine kadar hepsinin derdi bol, ama korkusu, endişesi, tedirginliği de çoktu. Adı bu vesileyle yayınlansa birinin, başına gelecekleri hepsi biliyordu. Buna zaten saygı duydum. Ama şu da olmuştu: Bizim Dipsiz Kuyular dipleri karıştırıp durdukça, çok merkezi ve çok genel dersem yalan olur ama, en azından "lokal" biçimde, birçok "birlik, alay, tugay" da, "O adamın yazılarının okunması, o adama mesaj çekilmesi, o adamla konuşulması yasaktır" şeklinde lokal tedbirlerin alındığı bana da iletildi. Tabii olabilir ama, "O adam" bendim, ben canavar değildim ve sadece başını kuma gömenlerin yahut başları kuma gömenlerin sessizliğe boğduğu derin bir huzursuzluğu, mevcut bir bunalımı dile getiriyordum. Neyse. Kaderimiz, kimseye yaranmamak. Buna "ilkemiz" de denebilir.
O yüzden, yakından tanık oldum ki, bir "astsubay" ın öyle konuşabilmesi, biraz uluorta derdini anlatıp kendini savunabilmesi pek zordur. Kendilerini, ailelerini yakıp yıkan maddi ve manevi sorunları bile aktarmaları zordur. Emekli olunca dernek kurarlar da, mücadele etmeleri, yankı bulabilmeleri, dernek binasında patlayan bombanın failini öğrenebilmeleri dahi zordur. İster "iyi çocuk", ister "kötü çocuk" olsunlar. O yüzden, belli ki Kaya astsubay çok cesur. Zaten insan bu kadar cesur olmasa konuşamaz; konuşsa dahi... "Dünya kadar yer varken niye gidip kitapçıyı bombalayalım" demez. Çekinir en azından... "Dünya kadar yer, mesela nereleri evladım?" diye sorabilecek bir komutandan, bir savcıdan, bir hükümetten, bir meclisten, bir medyadan çekinir. Tamam, Başbakan'ın "Olay lokal değil" dediği, iktidar partisi raporunda "Çok yönlü ve kirli" denen olayın, adalet ve bakanı tarafından ısrarla mikroskobik hale getirilmesi de insana cesaret verebilir ama... İlle de kendisi rahat ve cesur olmalı! "Dünya kadar yer varken" e gelince... Dünya kadar yer varken, insan ölümü, öldürmeyi düşünmemeli. Kitapçılarda dünyalar varken, alıp okumalı, sıkıntıdan ve öfkeden patlamamalı, patlatmamalı. Dünya kadar yer varken bu topraklarda, dünyalar kadar adalet, barış, kardeşlik de mümkün olmalı. Herkes o kadar cesur olamaz ama yaşamak ve mutlu olmak herkesin hakkı. Dünya kadar yerde bir yer de, işte Yüksekova.
|