Vakıflar ve dini azınlıklar...
AB Komisyonu, 2005 Türkiye İlerleme Raporu ile Katılım Ortaklığı Belgesi'ni (KOB) bugün açıklıyor. Toplam iki yüz sayfaya yakın iki belgenin taslak metinleri ile ilgili yorum özetle şöyle: "Daha önce bu belgelerle Türkiye'nin röntgeni çekiliyordu, şimdi MR ve tomografisi çekiliyor..." Özetle, her iki belge de Türkiye'yi daha ayrıntılı irdeliyor. Ankara'nın taslak metinler üzerindeki değerlendirmesine gelirsek; söylenen: "Geçmişte çıkanlarla mukayese edilemeyecek ölçüde olumlu..." Buna karşın, bazı maddelerinin Türkiye'yi rahatsız edecek koşullar taşıdığı da gizlenmiyor. Siyasi açıdan sonuçlarının tartışma yaratacak düzeyde olduğu kabul ediliyor. Bunların neler olduğuna gelirsek: Basında da birkaç gündür yer aldığı gibi, eleştiriler ağırlıklı olarak şu başlıklarda toplanıyor: "İfade özgürlüğü, kadın hakları, dini azınlıklar ve vakıflar..."
Sorun 297 gayrimenkulde Öyle gözüküyor ki, özellikle dini azınlıklar ve vakıflar konusu gelecekteki belgelerde de tartışılmaya devam edecek. Vakıflardaki sorun gayrimüslim ve azınlıklara ait 507 gayrimenkulün 297'sinde kilitleniyor. Başbakan Yardımcısı, Vakıflardan sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in aktardığı bilgiye göre: Cemaat iken 59 vakıf mazbut; yani kaydı bulunan ancak işlevselliği ve yönetimi olmayan niteliğe dönüşmüş. Cemaat iken, 28'i Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün emrine geçmiş. Ayrıca 123'ü ise bir nedenle Hazine adına tescil edilmiş. Bu üç gruptaki malların cemaat vakıflarına iade edilmesinde bir sorun bulunmuyor. Çünkü, hepsi devletin elinde olduğundan TBMM'de bulunan yeni Vakıflar Yasası Tasarısı çerçevesinde bunlar sahiplerine geri veriliyor. Sorun olan 297 gayrimenkule gelince: Bunların hepsi üçüncü şahısların elinde bulunuyor. AB ise bunların bir şekilde alınıp, gerçek sahiplerine iadesini istiyor. Söz konusu malların neredeyse hepsi, arazi değeri yüksek olan İstanbul surları içinde yer alıyor. Bakan Şahin, Milli Emlak Genel Müdürlüğü'ne 297 gayrimenkulün değer tespitinin yapılması için talimat göndermiş. Değer tespitinin yapılması da sorunu bitirmiyor. Çünkü Vakıflar Kanun Tasarısı'na bu yönde bir hüküm konulması kanunun ruhuna aykırı... Ayrıca Hazine'den bu malları satın almış üçüncü şahısların bunları devredip etmeyeceği de bilinmiyor. Bunun için bir ayrı yasa veya Katılım Ortaklığı Belgesi'nde de vurgulandığı gibi cemaat vakıflarına trilyonlarca YTL tazminat ödenmesi gerekiyor. Mumcu'nun isyanı Din ve azınlıklar konusuna gelince: Bir zamanlar Kürtçe yayın konusunda yapılan hata, şimdi din ve azınlıklar konusunda da tekrar ediliyor. Burada da Anavatan Partisi Lideri Erkan Mumcu'nun isyanına kulak vermek gerekiyor. Mumcu, Alevilerin cemevlerinde ibadet edebilme talebine Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın "Müslümanların tek ibadet yeri camidir" yaklaşımını eleştirip şöyle diyor: "Bir inancın ibadethane olarak tanımladığı bir yeri, ibadethane olarak görmemek ya da nerenin ibadethane olup nerenin ibadethane olmadığını söylemek devletin işi değildir." Mumcu'nun da söylediği gibi, ister Alevi, ister Sünni, ister Yezidi veya başka bir inanışa sahip olsun, önemli olan insanların ibadetini dilediği yerde dilediği şekilde yapabilmesidir. Bu özgürlük sağlanmayıp, "ibadetin nerede yapılacağına devlet karar verir" denildiği takdirde, AB'nin olumsuz raporlarının bundan sonra da yol haritasının önüne duvar örmesi kaçınılmaz olacaktır.
|