| |
Bir "tabu"nun daha kapağı açılıyor
Demirel ilginç bir zamanda önemli bir tartışma başlatıyor. Avrupa Güvenlik Araştırmaları Merkezi'nin "Türkiye'de iyi yönetişim ve ordu" raporu 14 Kasım'da açıklanacak. Raporda, AB sürecinde Silahlı Kuvvetler'in Anayasa'nın bekçiliği iddiasına son vermesi gerekeceği belirtiliyor.
9'uncu Cumhurbaşkanı Demirel sivil otoritenin bile gündeme getirmekten kaçındığıönemli bir konuyu tartışmaya açıyor: Silahlı Kuvvetler İç Hizmet Yasası'nın 35'inci maddesi. Hiç tereddütsüz, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ü bu tartışmadan memnunluk duyacak ya da en azından gocunmayacak kişilerin başında sayabilirsiniz. Zira o, kendi ifadesiyle "4 yılda bir mide verme" pahasına da olsa, sözkonusu yasanın 35'inci maddesinden çok 43'üncü maddesine vurgu yapmaya özen gösteriyor: "Türk Silahlı Kuvvetleri, her türlü siyasi tesir ve düşüncenin dışındadır." Demirel sevgili Yavuz Donat'a yaptığı ve bugünden itibaren SABAH'ta okuyacağınız açıklamalarında, "Demokrasilerde, İç Hizmet Madde 35 olmaz" diyor. İki askeri müdahale (27 Mayıs 1960 ve 12 Eylül 1980) ile bir muhtıranın (12 Mart 1971), mağduru ve bir postmodern darbenin (28 Şubat 1997) aktörlerinden olan Demirel'in "Kuyruk acım yok. 50 yıllık tecrübemi aktarıyorum" gerekçesiyle, yani siyaset üstü konumunun rahatlığıyla başlattığı tartışmada hedef tahtasına koyduğu 211 sayılı İç Hizmet Yasası'nın 35'inci maddesinde şöyle deniyor: "Silahlı Kuvvetler'in vazifesi, Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti'ni kollamak ve korumaktır." 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra oluşturulan Kurucu Meclis'te 4 Ocak 1961'de kabul edilen yasa bu. O nedenle de kamuoyunda "İhtilal ürünü olduğu" inancı yaygın. Ama bu inancı paylaşanların akıllarına yasanın gerekçesine bakmak gelmiyor: "Bu maddenin tedvininde (derlenmesinde) 2771 sayılı kanunun 34'üncü maddesi esas alınmıştır."
Atatürk döneminde de vardı Peki, 2771 sayılı yasa ne? Adı: "Ordu Dahili Hizmet Kanunu". Meclis'te 10 Haziran 1935 tarihinde kabul edildi. 1961 yasasının ünlü 35'inci maddesine işte onun 34'üncü maddesi temel oluşturuyor: "Ordunun vazifesi; Türk yurdunu ve Teşkilatı Esasiye Kanunu (Anayasa ) ile tayin edilmiş olan Türk Cumhuriyeti'ni kollamak ve korumaktır." Daha sonra bu yasanın uygulanması amacıyla hazırlanan İç Hizmet Yönetmeliği'nin 85'inci maddesinde "vazife"ye daha somut çerçeve çizildi: "Ordunun vazifesi; Türk yurdu ve cumhuriyetini içe ve dışa karşı, lüzumunda silahla korumaktır." Yani, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne "İç ve dış düşmanlara karşı kollama ve koruma" görevi verilmesi Atatürk dönemine kadar gidiyor. Demirel, AB ülkeleri yasalarında böyle bir madde bulunmadığını söylüyor. İşte buna Silahlı Kuvvetler'in itirazı var: "İç Hizmet Yasası'ndaki 35'inci madde, hemen her ülkede benzer biçimde bulunuyor. Hatta bazı AB ülkelerinin anayasalarında ve silahlı kuvvetlerle ilgili özel kanunlarında, silahlı kuvvetlere bu çerçevede görev ve sorumluluk yükleyen çok daha kapsamlı maddeler var. Kendini bir ülke ve bir devlet olarak tanımlayan hiçbir ulus, kendini koruyacak mekanizmalara zarar verecek düzenlemeleri tartışmaya açmaz." (2 Kasım 2004, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un açıklaması.) 14 Kasım'da açıklanacak "Türkiye'de iyi yönetişim ve ordu" konulu raporla alevleneceğini sandığımız tartışmada herhalde şu soruyu yanıt aranacak: Silahlı kuvvetlerin kollama ve koruma görevi dış mı, hem iç hem de dış mı? Sadece "dış" diyenlere Baykal'ın 19 Nisan 2004 tarihinde yaptığı öneri masada duruyor: "Üçte iki çoğunluğunuz var; getirin o maddeyi değiştirelim!"
|