Lokman peygamberin oğluna öğüdü
Günümüzün aile eğitiminde ana-babanın çocuklarına vermesi gereken temel eğitim ilkelerini Kur'an-ı Kerim, Lokman peygamberin çocuğuna verdiği öğütler modeli ile bize aktarmaktadır. Lokmân'ın oğluna öğüdünü an. O şöyle öğüt veriyordu: "Ey yavrucuğum! Allah'a asla ortak koşma. Çünkü şirk, büyük bir zulümdür." (Hz. Lokmân, öğüdüne devamla şöyle demişti): "Yavrucuğum! Yaptığın iş bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu getirir. Doğrusu Allah, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.", "Yavrucuğum! Namazı dosdoğru kıl, iyiliği emret, kötülükten sakındırmaya çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azim ve kararlılık gösterilmeğe değer şeylerdendir." "Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş, övünüp duran kimseleri asla sevmez.", "Yürüyüşünde ölçülü ve dengeli ol. Sesini de alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini eşeğin anırmasıdır." (Lokman, 13, 16-19) Şimdi yukarıdaki ayetlerden çıkaracağımız neticelere geçebiliriz. 1. "Lokmân'ın oğluna öğüdünü an. O şöyle öğüt veriyordu: Yavrucuğum! Allah'a asla ortak koşma. Çünkü şirk, büyük bir zulümdür." a) Yüce Allah, neden Hz. Peygamber'den, Lokmân peygamberin oğluna verdiği öğütleri anmasını istemiştir? Bu öğütler evrensel dini ve ahlâki değerleri kapsadığından gündeme getirmektedir. Aynı değerler İslâm'da da yer almaktadır. Böylece ilâhi eğitimin bir süreç niteliği taşıdığına da işaret edilmektedir. İlâhi eğitim, asla kesintiye uğramamıştır. Diğer taraftan Hz. Peygamber'e, yakın sosyal çevresine öğüt verirken Lokmân peygamberi örnek alması da önerilmiş olmaktadır. b) "O şöyle öğüt veriyordu: Yavrucuğum! Allah'a asla ortak koşma. Çünkü şirk, büyük bir zulümdür." "Ey yavrucuğum" ifadesinde şefkat ve sevgi vardır. Her ne kadar bir küçültme edatı olsa bile bu, küçük görme anlamına gelmemektedir. Tam tersine oğluna olan şefkat, merhamet ve sevgiyi ifade etmektedir. Bu hitap, daha önce Meryem sûresinde geçen Hz. İbrahim'in babasına hitap etme şeklinin aynısıdır. "Ey babacığım." Birisi babasına, diğeri de oğluna bu nazik hitap şeklini kullanmıştı. Demek ki, öğüt vermeye başlayınca hitapta bu şekilde nazik, kibar ve sevgi dolu bir ifade yer almalıdır. Karşısındaki insanın dikkatini çekmenin yollarından biri ve en etkilisi budur. Kaba bir hitap şekli alâkayı öldürebilir. Tevhid inancı, Allah'ın hakkıdır. Şirk koşmak bu hakkı çiğnemektir. Allah'ın hakkını çiğnemek de zulümlerin en büyüğüdür. Öylesine büyüktür ki affedilmeyecek kadar bir günahı teşkil etmektedir: "Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bundan başkasını, dilediği kimse için bağışlar. Allah'a ortak koşan kimse büyük bir günah ile iftira etmiş olur" (Nisâ 4/48); "Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Ondan başka günahları, dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa büsbütün sapıtmıştır" (Nisâ 4/116). Böylece Yüce Allah, şirkin neden büyük bir zulüm olduğunu cevaplandırmaktadır. Şirk, büyük bir günahtır, Allah'a iftiradır ve büyük bir sapıklıktır. İşte Hz. Lokmân'ın büyük bir zulüm olarak tanımladığı şirkin diğer tarifleri de başka âyetlerde böyle yapılmaktadır. Ayrıca bu âyetlere göre şirkin başka bir tarifi de, af kapsamının dışında kalan bir inanış biçimi oluşudur. Her peygamber gibi Lokmân peygamber de şirkle mücadele ile ve en yakınından eğitim faaliyetine başlamıştır. Şirkin kirliliği gönüllerde dururken, tevhid inancının ağacını orada dikmek mümkün değildir. Önce gönül şirkten temizlenmelidir. Bu âyetten şunu da anlıyoruz: Bir babanın oğluna vereceği öğüdün ilk basamağını Allah'a şirk koşmamak oluşturmalıdır. Bu öğüt şeklini Hz. İbrahim ve torunu Yakub'un oğullarına verdiği öğütte, yaptığı vasiyette de buluyoruz: "Bunu İbrahim de kendi oğullarına vasiyet etti. Yakub da: 'Ey oğullarım! Allah, sizin için bu dini seçti. O halde sadece müslümanlar olarak ölünüz.' Yoksa Yakub'a ölüm geldiği zaman, siz orada mı idiniz? O zaman Yakub, oğullarına: 'Benden sonra kime kulluk edeceksiniz?' demişti. Onlar da: 'Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshâk'ın ilâhi olan tek Allah'a kulluk edeceğiz; biz ancak O'na teslim olmuşuzdur' dediler" (Bakara 2/132-133). Bu vasiyyetlerle Lokmân peygamberin öğüdünün arasındaki benzerliği şirkin kötülüğü ve tevhid inancının önemi teşkil etmektedir. Tek tanrı inancı babanın oğullarına vasiyeti ve öğüdü olmalıdır. 2. "(Lokmân öğüdüne devamla şöyle demişti): Ey yavrucuğum! Yaptığın iş bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu getirir. Doğrusu Allah, en ince işleri görüp bilmektedir ve herşeyden haberdardır." Yüce Allah, 13. âyette oğluna şirk koşmamasını ve şirkin büyük bir zulüm olduğunu öğrettikten sonra konuyu "amel" alanına getirmiş, var olan ve ortaya konan bir işin ve amelin asla kaybolmayacağını öğütlerken, "amellerin sakımı kanunu"nu gündeme taşımıştır. Yapılan işin ve amelin küçüklüğü veya büyüklüğü önemli değildir; önemli olan Yüce Allah'ın onu getirip değerlendirmeğe tâbi tutması ve o amelin asla kaybolmamasıdır. a) "Amelin kaya içinde olması" ne anlama gelmektedir? Bu bize, maddeyi araştırmayı ifade etmektedir. Amelin taşın içinde olması, maddeyi araştırmak demektir. Tabiatın maddi kanunlarını araştırmak da bir ameldir, o da değerlendirilecektir. b) "Amelin göklerde olması", göksel bilimlerde araştırma yapmayı ifade etmektedir. Çünkü amelin göklerde olması mümkün değildir, ama uzay araştırmaları yapan insanın ameli o cinsten olduğu için orada bulunmaktadır.
|