Dinle Sulhi!
Haberi duyduğumda hatırladığım ilk şey, ikimizin de "ilkbahar" ya da "birinci bahar" günleriydi. Kendi hayatlarımızın ilkbaharıyla, dünyanın görüp göreceği en "şaşaalı bahar" üst üste gelmişti. Evet, biz 68 Kuşağı'ndan ve 68 Baharı'ndandık ve dünyanın en unutulmaz kuşağındandık. 68 Baharı herkesi bir yana savurdu rüzgarında.. Bilinmez iklimlere, ön görülmez serüvenlere.. Biz bir adadaydık birlikte.. Denizlerin karalardan ayırdığı bir yalnızlık coğrafyasında.. Lakin, rüzgarın ulaşamayacağı hiçbir kara parçası yoktu o yıl yeryüzünde.. Hatırlıyorum.. Sen "yalnızlığına sığınmış" durmadan yazıyordun.. Türkiye'nin o yıllardaki en büyük ve tek mizah dergisi "Akbaba"nın büyük ödülünü kazandığında daha 21 yaşındaydın.. Ömrünün ve yazarlığının ilkbaharında.. Biz de bir şeyler yazıp duruyorduk ya, orasını boş ver, biliyorsun.. Daha o zamanlar "ünlü" olmuştun, ama ortalara çıkamıyordun.. Sulhi Dölek adını biliyorlar, ama "kimi nesi" olduğunu bilmiyorlardı.. Zaten fotoğrafını görseler, o "çok komik" öyküleri, bu "çok ciddi" çocuğun yazdığına kim inanabilirdi ki! Hep öyle oldun zaten.. Sonraki yıllarda da, yazdığın senaryolar insanları güldürüp ağlatırken; sen hep aynı sözleri hatırlatıyordun hayatın içindeki duruşunla: "Yaşadığın oyunu ciddiye alacaksın kardeşim!" Öyle yaptın: Yazdın, yazdın, yazdın, durmadan yazdın... Fakat bilsin işte herkes: Kendini bir çatı katına kapatıp loş ışıklar altında veya Beyoğlu'nda izbe bir bar taburesinde elinde şarap bardağınla; klişe yazar fotoğrafı verenlerden olmadın hiçbir zaman. Asıl işin Bahriye Zabitliği'ydi.. Yetmedi.. Amerikalara, Michigan'lara gittin, dört senelik zor bir okulu bitirdin, Gemi İnşa Mühendisi oldun, yetmedi geldin buralarda çocuklara mühendislik öğrettin.. Zabitlik ettin.. Ama bu arada, hep yazdın, yazdın yazdın.. Yazdıklarına sonra geleceğim, unutmadım.. Ama, şu 68 Baharı bahsinde durmak istiyorum biraz daha.. Hayat ne kadar tuhaf Sulhi.. Rastlantılarla örülü.. Senin hastaneye yattığının haberini aldığım dün sabah, bir mektup düştü posta kutuma.. İkimizden bahsediyordu, ne tuhaf.. Okuyorum, dinle bak: "Köyde büyüdüğüm için çocukluğumda bir defa tiyatro izlemiştim, ikincisini asker iken izledim. 36 yıl geçmesine rağmen unutamadığım; Ali Kırca Deli Çavuş rolünü oynuyordu, Sulhi Dölek Deli Kaymakam ve daha başkaları.. Oyun 6 seans oynanmıştı, her seansta oradaydım, çünkü sahne arkasında sazımla fon müziği veriyordum. Benim hikayelerim, romanlarım, şiirlerim de o güzel anılarımdır işte: Er olarak 21 ay askerlik yaptığım Deniz Harp Okulu karargahında.. Zekeriya Müezzinoğlu Samsun-Bafra.." Sen hatırlıyor musun Sulhi, ben unutup gitmişim.. Senin hafızan daha güçlüdür ne de olsa.. Evet, benim de tek hatırladığım, 68 ilkbaharına ve hayata ikimizin de "deli" rolü ile başladığımızdır.. Deli olmasaydık, çılgın olmasaydık, hiç bunlar gelir miydi başımıza.. Ve sen yazabilir miydin onca romanı, hikayeyi, senaryoyu bir başına..
Romanlarını, öykülerini sıralasam buraya sığmaz gerçekten.. Ama, şimdi, bu yazıyı yazarken fonda "Süper Baba"nın şarkısı çalıyor: "Bana bir masal anlat baba, içinde bütün oyunlarım!" O masalı sen anlatmıştın değil mi? "Fiko'nun, Deniz'in, İpek'in, Alim'in, Yakup Dede'nin masalını.. O şarkı bitince "İkinci Bahar"ın şarkısı başlayacak fonda.. Televizyonda da öyle olmuştu, Süper Baba bitmiş, İkinci Bahar başlamıştı: "Gözümden, dilimden sakınır saklar, bugünkü aklımla severim şimdi!" (Bugünkü aklımız yoktu işte o zamanlar.. Öyle olsa,umarsızca aynı kıza aşık olur muyduk ikimiz de..Ve ikimiz de kaybeder miydik sonunda? Bunu da hatırlıyorsun değil mi?) Geçenlerde bir daha gösterdiler "İkinci Bahar"ı.. Yine cümbür cemaat düştük bir masalın yoluna.. Şimdilerdeyse, Ege'nin iki kıyısında dostluk köprülerini çatmakla meşguldün "Yabancı Damat" masalınla.. Yani, demem o ki canım kardeşim, sen son yıllarda, hasret kaldığımız "iyi şeyler"in "iyi adam"ı oldun ekranda..
Bize, hepimize; "Dünyada iyilikler tükenmemiş işte!" dedirten adam, bize kendimizi iyi hissettiren adam.. Sulhi Dölek yoğun bakımda... Beyaz duvarlı bir hastane odasında kulağına fısıldıyorum usulca: Daha bunun üçüncü baharı var, unutma! Ve sizler, televizyon başında "sonu iyi biten masallar"a eşlik edenler.. Ona olan borcunuz bir "dua"dır yalnızca..
|