| |
Yaşasın, ben zengin değilim!
SABAH'taki habere bayıldım. "Kimlere zengin denir?" Bir solukta okudum. İngiliz Times gazetesinin araştırmasını... Eğer aşağıdaki şartlara sahip değilseniz kabul edin ki zengin değilsiniz. Ayrıca bir gün belki zengin olurum diye haybeye debelenmekten de bir an önce vazgeçin.
Zengin sayılmanız için kafadan bi kere 7 milyon YTL'niz olması gerekiyor. Yaklaşık 5 milyon dolar yapıyor bu para... Ama benim 4 milyon dolarım var, yine de zengin sayılmayacak mıyım, diye de hiç ağlaşmayın.. İlle de 5 milyon dolar gerekiyor. Bu da yetmiyor, harbiden zengin sayılmak için.. Bi kere, en az üç araban olacak... Bir cip, 150 bin dolar... Bir Jaguar, Bentley yahut Mercedes, ederi 200 bin dolarcık.. Bir de evdeki hizmetliler için bir araba.. Hadi lan, hizmetlilere araba alınır mı, demeyin.. O da şart!
Eğitim konusu daha da çetrefilli... Burasını ben de anlamadım. İlle de İsviçre, İngiltere veya Amerika'da yıllık maliyeti 35-50 bin YTL'den esaslı bir eğitim görmüş olmak gerekiyor. Peki, cebinde çuvalla parası olan hanzolar bu durumda zengin sayılmayacak mı? Demek ki yeni trend'e göre sayılmayacaklar...
Ev meselesi nispeten daha kolay... Plazalardaki daireler 500 bin YTL'den başlıyor. Boğaz'da müstakil bir yalı içinse 6 milyon YTL'yi gözden çıkarmak gerekiyor. Bir de tekne, illa ki şart! Çünkü zenginler sınıfında teknesi olmayana insan gözüyle bakılmıyor. İstanbul'un yarısı senin olsa da, eğer kıçıkırık bir teknen yoksa kıronun tekisin demektir. Kıtıpiyos bir tekne bile 150 bin YTL'den başlıyor. Kiralık teknelerin günlüğü 5 bin lira ama zengin görüneceğim diye tekne almayıp, kiralamaya kalkıştığında millet o zaman da poposuyla gülüyor. Ev masrafları içinse aylık 5 bin YTL gerekiyor. En kolayı bu!
Gerçek bir zengin için tatil konseptleri de çok önemliymiş.. Kış aylarında yurtdışındaki kayak merkezlerinde geçirilecek bir hafta, 15 bin YTL falan tutuyormuş.. Tabii ki ben bu kriterlerden tatil kısmını hiç anlayamadım. Neden derseniz, ben hayatımda hiçbir zenginin gerçek anlamda bir tatil yapabildiğini ne gördüm ne duydum... Tecrübeyle sabittir, iş hayatımızda bunca zengin patron gördük, ben bu insanların bir saniye bile, işsiz, parasız, sorunsuz, problemsiz bir atmosfer yaşadıklarını görmedim. Eski patronumuzdan bilirim, kırk yılda bir yurtdışına güya kafa dinlemeye giderdi, yine de yanında çekirge sürüsü gibi bir dolu adam götürürdü, her gün gazeteleri okur, yabancı basını takip eder, dünya gündemini elinde tutar, Türkiye'nin nabzını yoklar, devamlı yazıişlerini, matbaayı, dağıtımı arar, şirket bilançolarının ne tarafa gittiğini takip etmek için gece yarılarına kadar uykusuz kalırdı. Yeni bir yayın organı düşünmediği bir saniyesi bile olmazdı. Şimdiki patronumuzun da, istediği kadar sıcakkanlı ve sevecen bir görüntüsü olsun, kendisini çevreleyen manyetik alanda dönüp duran "iş moleküllerini" hissetmemek olanaksız.
Türkiye'nin en zengin adamı Rahmi Koç bile, yerinde aslan gibi oğlu Mustafa oturduğu halde, çıktığı dünya turunda kaç defa kaçıp İstanbul'a geldi biliyorsunuz. İnanın matrak geçmiyorum, zengin olmadığıma ne kadar sevindiğimi bilemezsiniz.
|