Nobel...
"Yoğurt" en sevdiğim kelimedir. Biz icat ettik. Adını da biz koyduk. Dünyanın neresine giderseniz gidin, yoğurdun üzerinde yoğurt yazar... İnsan, gurbet ellerdeki marketlerde gezerken, rafta amcaoğlunu görmüş gibi olur.
Ama yoğurt dışında insanlığa pek katkımız olduğu söylenemez. Bu nedenle, tıp, fizik, kimya ve barış Nobel'leri sayılırken, bizi hatırlayan pek olmaz... Çünkü sahte para icat ederek, SSK'yı soymak için erkeklere sezaryen faturası keserek, ya da ne bileyim, "pinpon topu titreyince deprem olacağını anlıyoruz" gibi buluşlarla Nobel almak mümkün değil. Geriye ne kalıyor? Edebiyat Nobeli...
Tıp, fizik, kimya tamam da, edebiyat dalında hakkımızı yiyorlar bence. Gidin kitapçılara... Şaheser dolu. Kimi Nişantaşı'nda nasıl suşi yediğini karalamış "roman" diye satıyor, kimi gazete köşesindeki yazılarını ciltleştirmiş "öykü" niyetine kakalıyor... Nasıl doğurduğunu kitaplaştıran bile var. Zannedersin Hazreti İsa'yı doğurdu kadın...
Bu yüzden çok önemsiyorum Orhan Pamuk'un Nobel'e aday olmasını.
Evet, "Türkler 1 milyon Ermeni'yi kesti, 30 bin Kürt'ü öldürdü" dediği iddia ediliyor. Hatta bu yüzden yargılanıyor. Hatta bu yüzden Nobel'i alabilir...
Öfkelenirsin, sevmezsin, okumazsın, ayrı konu. Ama gurbet ellerde kitapçı gezme merakı olanlar Türkiye'den sadece onu görüyor, market rafındaki yoğurt gibi... Suşici yok. Yoksa var da, Nobel'in mi haberi yok?
|