Sezer ve Arınç farkı...
Her dönem bir sorunla yeni yasama yılını açan TBMM'nin gündemine bu yıl da AB krizi damgasını vurdu. Dikkat çeken, krize, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın yaklaşımındaki üslup farkıydı. Hemen belirtelim, diplomasiye de yerleşmiş tanımıyla AB konusunda bu kez Arınç şahin, Sezer güvercindi...
Arınç şahin Önce Arınç'ın sözlerine bakalım; Konuşmasının ağırlıklı bölümünü Türkiye'nin AB yol haritasını çizen Müzakere Çerçeve Belgesi üzerinde AB içinde yaşanan krize ayırdı. Tarihçilerin bu günü, "bir ülkeye yapılmış en büyük haksızlık ve adaletsizlik" olarak kaydedeceklerini söyledi. AB içindeki bazı ülkelerin Türkiye'ye karşı "akla ve mantığa aykırı şartlar" ileri sürdüklerini belirtti. En şahin sözleri ise şöyle oldu: "Bu ülke, aciz ve Avrupa'ya mecbur ülke değildir. Biz AB üyesi olmak için her şeyimizi feda edecek kadar onurumuzu yitirmedik..." Konuşmasının sonunda da "milletin şerefli tarihine leke getirecek bir anlaşma veya şartın yüce Meclis'ten geçmeyeceğini" vurguladı. Arınç, bu sözleri söylerken hükümet sıralarında bir hareketlenme gözleniyordu. Önce Başbakan Tayyip Erdoğan, elini ağzına kapatıp dudak okumayı engellemek istercesine, yanında oturan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'e bir şeyler söyledi.
Sezer güvercin Erdoğan-Gül diyalogu devam ederken, Arınç konuşmasını tamamladı ve kürsüye Cumhurbaşkanı Sezer geldi. Sezer'in AB krizine yaklaşımı daha soğukkanlıydı. Cumhurbaşkanı Sezer de Arınç gibi Türkiye'ye ek koşullar dayatılmasının kabul edilemeyeceğini söyledi. Sözlerini, "ancak" diyerek devam ettirdi: "Başlayan süreç geri dönülmez bir aşamaya gelmiştir. Türkiye, AB'ye üye olmaya kararlıdır ve bu süreci ulusal çıkarları ve ulusal onurunu koruyarak tamamlayacaktır..."
Erdoğan'ın tavrı Sezer, bir sonraki sayfada sözü Müzakere Çerçeve Belgesi'ndeki krizin nedenlerinden biri olan NATO konusuna getirdi. Kıbrıs Rum tarafının NATO üyeliğinin önünü açan Müzakere Çerçeve Belgesi'ndeki 5'inci madde krizi sürerken Sezer farklı bir yaklaşım sergiledi. Aynen şöyle dedi: "Yeni üyelerin katılması (NATO'ya), aynı zamanda özgür ve birleşik bir Avrupa'nın oluşturulmasına yönelik ortak amaca ulaşmaya katkı sağlamaktadır..." Tabi, Sezer'in sözleri Türkiye'nin de NATO'ya üyeliğine destek verdiği Avrupa ülkelerine yönelikti. Ancak, Kıbrıs Rum kesimine ilişkin tartışmanın yoğun yaşandığı bir dönemde bu sözleri söylemesi de dikkat çekiciydi. Nitekim, Erdoğan da önünde duran Sezer'in konuşma metninde bu sözlerin altını önce dikkatle çizdi. Ardından Gül'e dönüp gülerek bir şeyler söyleyip gülümseyerek başını salladı...
Kıbrıs ve Malta Genel Kurul'daki tören sonrasında kuliste konuşulan da AB kriziydi. NATO Parlamenterler Asemblesi Türk Grubu Başkanı Vahit Erdem, Çerçeve Belge ile Rum kesimine NATO üyeliği yolunun açılıp açılmayacağı sorumuza şu yanıtı verdi: "AB üyesi Kıbrıs ve Malta'nın NATO üyesi olamayacağına Kopenhag Zirvesi sırasında karar verildi..." Erdem, "Ama son dönemde yaşananlara benim de aklım ermiyor" deyip ekledi: "NATO Parlamenter Asemblesi Başkanı Pierre Lellousche, Paris Belediye Başkanlığına aday oldu. O da aldığı kararı unuttu. Şimdi Türkiye'ye laf ediyor..." AB Zirvesi'ne 48 saat kala Ankara'daki tablo böyleydi. Beklenti ise krizin yarına kadar aşılacağı ve müzakerelerin başlayacağı noktasında. Olmazsa, sürecin askıya alınmasına da herkes razı...
|