Seçim yönetimleriyle bu kadar
G.Saray'da yenilgi asla hazmedilemez. Kimse ikinciliği alkışlamaz. G.Saray hep şampiyonluğa oynar... Bu kavramlar G.Saray camiasının olmazsa olmazlarıdır. Ancak bugün G.Saray vizyon ve marka gücü olarak erozyondadır. Başarı yolunda hızla irtifa kaybetmektedir. Taraftarın yönetime olan isyanı başarıya olan açlığın göstergesidir. Bence taraftar haklıdır. Yıllar önce G.Saray, Steaua Bükreş ile oynadığı yarı finalden sonra Avrupa'da başarının, bir kupa kazanmanın hayal olmadığına inanmış ve şu tarihi sloganı üretmişti: "Hanginizin var böyle şanlı tarihi... Kim oynadı yarı finali... Okan'la Hakan'la süper taraftarınla, Cim-Bom final yakışır sana." G.Saray taraftarı yarattığı ve inandığı bu sloganı her lig maçında haykırmış ve G.Saray; UEFA Kupası'nı ve Süper Kupa'yı kazanarak taraftarının inancını boşa çıkarmamıştı. Bugün G.Saray vizyon olarak küçülmüştür. Avrupa'da gücünü kaybetmiştir. Tromsö faciası G.Saray'ın Avrupa'da ayak izlerinin silindiğinin göstergesidir. Oysa G.Saray 2000'li yıllarda zirveye tırmanan başarılarını bilim ve akılcılıkla kazanmıştı. Temelinde Ali Uras ve ekibinin attığı harçlar vardı. 1960'lı yıllarda yönetime alınan genç isimler kazandıkları tecrübe ve birikimle Uras yönetiminde görev almışlardı. Uras döneminde Florya yapıldı. Derwall göreve getirildi. G.Saray hep iyi hocalarla çalışmayı prensip edindi. Sağlam bir mali yapı kuruldu. Alp Yalman başkanlığı döneminde mali yapının zarar görmemesi için cebinden verdiği 16 milyon doları sildi. Türkiye 1994 krizini yaşadığında G.Saray; Koeman ve Laudrup ile anlaşıp ön anlaşma imzalamıştı. Bugün bu sözleşmeler Adnan Polat'ın kasasındadır. Yalman yönetimi ülke krizini gözeterek G.Saray'ın mali durumunu riske atmadı ve bu oyuncuları almadı. Yalman açılıp saçılıp G.Saray'ı borç altına sokabilirdi. Ama sokmadı.. Bugün G.Saray büyük borç kıskacında... Yalman'ın Faruk Süren'e kaybettiği seçim G.Saray için dönüm noktası oldu. Süreklilik arzeden yönetimler ve gelecekte başkan olacak isimler saf dışı bırakıldı. O günleri hatırlayanlar Faruk Süren-Özhan Canaydın-Ateş Ünal Erzen'den oluşan ekibin Alp Yalman yönetiminde nasıl çalışmadıklarını ve yönetimi nasıl yıprattıklarını iyi bilirler. Süren seçimi kazandıktan sonra G.Saray mali disiplinini yitirdi. Süren döneminde ilk ve en büyük yanlış stat projesine 13 milyon dolar harcanmasıydı. Bu, G.Saray'ın tüm nakit yapısını artıdan eksiye çevirdi. Oysa Süren yönetimi Yalman'dan devraldığında kasada 4 milyon dolar vardı. Süren yönetiminin ilk iki yılında Canaydın mali işlerden sorumlu başkan yardımcısıydı. 1996-2000 yılları arasında G.Saray büyük sportif başarılar kazandı. Bu başarıların altında Arif, Hakan Şükür, Tugay, Bülent, Okan, Ergün gibi yerli jenerasyonların Hagi, Popescu, Filipescu, Taffarel gibi yabancılarla desteklenmesi yatıyordu. Bu kadroya kafasında hep kazanmayı düşünen, karizmatik lider Fatih Terim'in çalışkanlığı ve disiplini eklenince G.Saray; Türkiye'de ve Avrupa'da zirve yaptı. G.Saray ekonomik açıdan olmasa da sportif açıdan büyüyünce kulüp üyesi olmak ve çeşitli kademelerde görev almak prim yapmaya başladı. Özellikle kulüp üyesi bir grup liseli (Bunlara liseciler deniyor) kulübün gerçek sahibinin kendileri olduğunu düşünerek hareket etmeye başladı. Özhan Canaydın da liseci gücün sayesinde başkan seçildi. Ancak bu hareket G.Saray'daki her türlü rasyonel bakış açısının, sevgi ve saygı ortamının kaybolmasına neden oldu. Bu zihniyet G.Saray'daki değerli insanları korkutarak, yıldırarak safdışı bıraktı. Sonuçta güçsüz ve sadece seçim için kurulmuş kadrolarla oluşan yönetimler yapmaları gereken görevleri yerine getiremediler. Sayın Canaydın iyi bir G.Saraylıdır... Dürüsttür... Kulübü kendi çıkarları için asla basamak yapmaz. Ancak geçmişle kavga etmeyi bırakmaması, tüm camiayı kucaklamayı seçmemesi G.Saray'da sevgisizlik ve kırgınlık ortamının doğmasına neden olmuştur. G.Saray'ın temel sorunu iletişim, sevgi, saygı ve birlik olamama eksikliğidir. G.Saray'ın yakın dönemini bilen yöneticilerin tasfiye edilmesi, hangi işi kimin yapacağı belli olmayan kadrolarla kurulan yönetimler bugünkü çöküşün nedenidir. İşe göre adam seçmek yerine seçim kazanacak kadroların iş başına gelmesi G.Saray'ın sahip olduğu bilgi birikiminin, vizyonun yönetim kurulu kadrolarında vücut bulamamasına yol açmıştır. G.Saray camiası bugünkü yapısının içinde bulunduğu mali sorunları ve modern dünyanın şartlarını göz önünde bulundurarak yeniden organize olmak zorundadır. Örneğin denetimler yılda bir kez toplanan genel kurulun tekelinde olmamalıdır. G.Saray artık kapılarını profesyonellere açmak zorundadır.
|