SABAH yayın hayatına başladığı 1985 yılından bu yana Türkiye'nin Avrupa Birliği ile bütünleşmesini inançla ve sarsılmaz bir kararlılıkla savundu.
Rahmetli Turgut Özal'ın AB'ye tam üyelik başvurusunu yaptığı günü tarihi dönemeç kabul ederek yürekten sevindi. Tam üyelik müzakerelerinin mutlak koşulu olan Kopenhag Kriterleri'ne ulaşmak için atılan tüm adımlara tam destek verdi. En sancılı, en çok siyasal risk taşıyan reformlarda bile iktidarların arkasında durdu.
Çünkü Türkiye'nin çağdaş demokrasiyi yakalamasının adresinin Avrupa Birliği olduğuna inanıyordu.
Çünkü Samuel Huntington'ın "Medeniyetler Çatışması" zehrinin tek ilacının Türkiye ile AB'nin bütünleşmesi olduğuna inanıyordu.
Çünkü İslam dünyasını demokratikleştirmenin tek formülünün din değil, evrensel değerlere dayalı bir AB olduğuna, öyle bir AB'nin de ancak Türkiye'nin Avrupa ailesinde yer almasıyla yaratılacağına inanıyordu.
Hâlâ inanıyor. Hâlâ inanıyoruz.
Ancak son aylarda Avrupa'da ortaya çıkan bazı gelişmeler inancımızı değilse bile hevesimizi zayıflatmaya başladı. Avrupa tarihinin karanlık sayfalarında kaldığını sandığımız ilkel milliyetçiliğin hortlatılmaya çalışılmasını kaygıyla izliyoruz.
Din farklılıklarının öne çıkarılarak Huntington'ın uğursuz kehanetlerine prim verme çabalarını da...
Türkiye üstünden iç bulandırıcı popülizm yapma politikalarını da.
En kutsal ilke olduğunu sandığımız "ahde vefa"nın bile ayaklar altında çiğnenmesini de...
Hayır! Varlık nedeni ve amacı yaşlı kıtaya sınırları kaldıran demokrasi, barış ve özgürlük getirmek olan AB bunlara layık değil. Türkiye ise asla!
"Avrupa'nın uygarlık derecesinin göstergesi olacak" müzakere sürecinin başlamasına 3 gün kala, AB liderleri, politikacıları ve bürokratlarının durumun vahametini fark etmelerini diliyoruz. Ve de İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw'a kulak vermelerini:
"Türkiye'yi Batı'ya sağlam bir şekilde bağlamakla, bulunduğu bölgede, tüm komşuları arasında demokrasi ve modernizmin meşalesi olarak parlayacak bir ülkeyi kazanmış olacağız. AB'nin olumsuz bir yanıtı Türkiye için kayıp olur. Ama Avrupa'nın ve Avrupa halklarının kaybı çok daha büyük olacaktır."