| |
|
|
Devlet bitmiş.. Otorite sıfır..
İnsana devletin varlığını hissettirmenin ilk ve en önemli yolunun trafik olduğunu söylerim hep.. Yürümeyi öğrendiğiniz anda, devletle karşılaşmaya başlarsınız.. Burada ipin ucunu kaçırdınız mı, devleti ve onun kurallarını saymamak bir alışkanlık haline gelir.. Terörizme kadar ucu açıktır artık yolun.. Ne var ki, kamuyu yönetenlere bu işin ciddiyetini anlatmayı başaramadık. Trafik asla ciddiye alınmadı. Asla ciddi önlemler düşünülmedi.. Sonunda bu hale geldik işte.. Trafik, devletin varlığını hissettirme alanı değil, tam tersine devlete meydan okuma meydanı haline geldi.. Sırf keyif, sırf meydan okuma, sırf kendi kendilerini tatmin için kural ihlal ediyorlar. Cinsel iktidarsızların trafik kuralı düşmanı olduğunu söyleyen bilim adamları haksız değil herhalde. Yatakta partneri önünde hezimete uğrayan, erkekliğini trafikte kanıtlamaya çalışıyor olmalı.. Sabah sabah işe geliyoruz. Nispetiye Caddesi ucunda kavşak.. Biz yaklaşırken sarı kırmızıya döndü. Beş metre daha gidip, çizgide durduk.. Niye anlatıyorum, yani kırmızı yanalı ne kadar olmuş anlayın.. Biz durduk yanımızdan hışım gibi bir siyah Volvo geçti.. 34 F 2203.. Nasıl ok gibi.. Yan yol kapalı kavşak görmüyor üstelik.. Oradaki adam çıkmış olsa, kafa kafaya.. İkisi de ölecek muhtemelen.. Ama yandaki bu ülkenin Türkiye olduğunu bildiği için ağırdan aldı, felaket önlendi.. Volvocu adrenalin delisi belli.. Acelesi falan yok. Çünkü benim gibi o da görüyor ki, 50 metre ötedeki kavşakta kırmızı yanıyor ve arabalar arka arkaya dizilmişler. Yani en fazla 30 metre daha gidip mecburen duracak.. O zaman bu fırlamalık neden?.. Devlete meydan okuma değilse nedir?..
Vali Konağı Caddesi'ndeki yaya geçidini yazmıştım. Başında ışık yok, polis yok.. Ölüm tuzağı.. "Yol benim" diye inerseniz yandınız.. Bu ülkede yayanın geçitte bile hakkı yok.. "Valinin konağının beş metre ötesindeki rezalet" diye yazdım. O sabah Vali Güler aradı.. "Bu tür düzenlemeler artık belediyenin işi, ama ben gene üzerime düşeni yaptım. Talimat verdim. Orası çözümlenecek" dedi.. 15 gün sonra iki gün üst üste gidip denetledim.. Ben gazeteci olarak denetliyorum. İşi bu olanlar uykuda.. Düzenleme falan yok.. Eski tas eski hamam.. Birinci gün, 34 TB 2441 üzerime sürdü arabasını geçitte.. Üstelik elinde telefon vardı, konuşuyordu. İstanbul'un göbeğinde, etrafı polis kaynayan Vali Konağının önünde, yaya geçidi umurunda değil.. Ertesi gün 34 E 3635'in altında kalmaktan kendi hamlemle kurtuldum. Umurlarında değil adamların insan canı.. Yaya geçidi.. Kural.. Devlet.. Hepsi sıfır.. Basıp gidiyorlar.. Nereye.. 50 metre ötede bu defa ışıklı kavşak var, onun altında durmaya.. İlerde duracağını göre göre, yaya geçidindeki yayanın üzerine araba sürmenin vatandaşlığı geçtik, insanlıkla alakası var mı?. "İlle de ölüm mü bekleniyor, burayı çözmek için" dedim. E-mail yağdı.. "Ölüm de oldu Hıncal Bey.. Hemen ordaki berberiniz Talip'e sorun" diye.. Sordum Talip'e.. "Bu kavşakta kazasız gün geçmez" dedi. Komşuları bir kadını yanında çocuğu ile yaya geçidinde ezmişler. Kadın ölmüş.. Bir boyacı çocuğu darmadağın etmişler.. "Günde birkaç kez acı fren ve çığlık sesi ile fırlarız" dedi Talip.. Fırlamayan, geçiniz, yerinden kıpırdamayan devlet.. İstanbul'un göbeğindeki rezilliğe, belediye de, emniyet güçleri de seyirci.. Onlar devleti çoktan bitirmişler!..
|