| |
Mualla'nın filmlere konu olacak hikâyesi!..
Sivas'ın adı bende gizli bir köyünde yaşıyor Mualla. Yaşı 29. Kocasını 3 yıldır göremiyor ama 'resmen' evli bir kadın o. Hikayesi mi?.. Buraya alınacak kadar çarpıcı olmasının yanı sıra, filmlere konu olacak kadar da sarsıcı. Yüzünü henüz görmedim. Sadece telefonla konuşuyoruz ama onu yıllardır tanıyor gibiyim. Ve... Onu siz de tanıyın. Bir direnç abidesini siz de bilin istedim. Haydi o zaman...
O meşum gece Geceydi. Yağmur hafiften yağıyor, yollara yağ döküyordu sanki. Soğuk, karanlık ve tuzaklıydı her yan. Böyle bir havada, böyle yolda en yapılmaz şeyi yapıyordu direksiyondaki adam. Gaza yüklenmiş, uçuruyordu aracı sanki... Az sonra gerçekten de uçtu araba. Üç kez takla atıp, sonuncuyu yarıda kesip, sağ kapıları üzerine dikili kaldı bir süre. Arka taraftan, kırılan camlardan ıslak toprağa doğru kan süzüldü usul usul...
'Bebeğim öldü, söylemediler' Akan kan 3 yaşında bir çocuğun kanıydı ne yazık ki. Orada, o saniye can vermiş bir süt kuzusunun kanıydı... Onu kucağında tutan annesi minik yavrusunun yitip gittiğini anlayamazdı şimdilik. Çünkü kazanın bir başka kurbanı da oydu. Bacakları paramparça olmuş, beyni sarsılmış, bilinci yitmişti... Gerisini şöyle anlatıyor Mualla; "Kendime geldiğimde söylediler. 3 ay geçmiş meğer aradan. Kazadan sonra 3 ay derin komada kalmışım. Bebeğimin öldüğünü söylemediler uzun süre. Yaralı dediler, eve çıktı dediler. Arabayı astsubay olan eşim kullanıyordu. Ona hiçbir şey olmamış.
O şimdi bir melek Sonunda acı gerçeği öğrendim ve yıkıldım. Yavrumun kaza anında beni, bizi bırakıp gittiğini, melek olduğunu öğrendim ve içimde volkan patladı. Sonra yine eğildiler kulağıma ve yeni bir darbe attılar; 'Canını zor kurtarabildik. Şükret ne olur. Yaşıyorsun ama maalesef yürüyemeyeceksin artık...' Aradan 3-5 ay geçti. Eşimin tayini B.'e çıktı. Gidip orada yaptı görevini. Aylarca görüşemedik. Bana annem baktı uzun zaman. Sonra direndim, uğraştım, çabaladım. Bastonla değnekle de olsa yürüyebilmek için günler geceler boyu çalıştım ve başardım. Artık koltuk değneklerimle kısa yürüyüşler yapabiliyordum. B.'e gitmek, eşimin yanında olmak istedim. 'Sen dur. Kıpırdama yerinden. Ben sana geliyorum' dedi, birliğinden izin alıp geldi evimize. 'Altınlarımı aldı ve gitti' Suratı beş karıştı. Seni köye götüreyim. Annen babanla orada kal bir süre. Altınlarını bozduralım, yeni bir araba alalım. Sakat arabasına vergi de almıyorlar. Hayatımız kolaylaşınca yine yuvamızı kurarız dedi. Dediklerini yaptık. Köye getirdi bıraktı, altınlarımı aldı gitti. O günden beri 2 yıl geçti görmedim onu. Haber göndermiş.; 'Ben onu alıp orduevine bile gidemem. Hayatımı yürüme engelli biriyle geçiremem. Boşanalım' demiş. İnanmadım. Mahkemeden kağıt gelene kadar inanmadım bunu yapabileceğine. Doğruymuş...
'Bir başınayım' Genç bir kadınım, yavrumu yitirdim, yuvamı kaybettim ve bir başınayım şimdi. Kimseye şikâyetim, sitemim yok. Allah'a kadere isyanım yok. İnsanız ve insan olanın başına her şey gelir amenna. Ama burada bu köyde sürsün bitsin istemiyorum yaşantım. Köyü köylüyü küçümsediğim gelmesin aklınıza. Aksine muhteşem insanlar, yürekli, sıcacık, halden bilir insanlar. Ama köy işte. Yapacak hiçbir şey yok ki. Sinema yok, tiyatro yok, bir çay bahçesi, bir dere kenarı, arkadaşlık edecek, değişik 2 laf konuşacak kimse yok ki. Ben böyle yetişmedim, böyle içine kapanmış, sessiz sakin büyümedim ki.
'Kimse yüzüme bakmadı' Çalışmak istedim. Elim kolum tutuyor şükür ki. Gücüm kuvvetim aklım yerinde. Ama yüzüme bile bakmadı kime gittiysem. 'Böyle koltuk değnekleriyle filan çok zormuş çalışabilmem' öyle diyor hepsi de. Kocamdan da haber geliyor ara sıra. Kendisinden değil ortak tanıyanlar var onlardan geliyor ne yapıp ettiği. Anadolu'da bir başka yere çıkmış tayini. x cezaevinde görevliymiş artık. Bankamatikten para çekerken görmüşler. Bir kadın varmış hayatında. Onunla birlikte yaşıyormuş. Keşke gelseydi yüzüme karşı söyleseydi. 'Seni bu halinle kabul etmem artık. Ayrılalım herkes kendi yoluna gitsin' deseydi. O zaman zor da olsa hak vermeye çalışır, çözerdim ilişkimizi. Ama yanlış yaptı, sahte davrandı. Bu daha çok kırdı beni... Şimdi senden bir arzum var Savaş Abi. Bana aracılık et lütfen. Birine git, birilerine git ; 'Bu kızı bir kez deneyin. İş verin çalıştırın onu' de. Senin yüzünü kara çıkartmam abi. Namusumla, emeğimle çalışır, ayakta kalırım ben. Ne olur bir kere, bir kere şans verilsin bana. Çok şey mi bu istediğim?..."
|