Biz nerede yanlış yaptık?
Günlerdir, akide şekeri gibi lezzetli yazılar yazıyorum, okuyucuyu buna fazla alıştırmaya gelmez, o yüzden bugün sıkıcı bir yazı attırmak için elimden geleni yapacağım. Der Spiegel dergisi ilginç bir araştırma yaptırmış, Almanlar'a sormuşlar: "Sosyalizm nasıl bir yönetim biçimidir?" Çoğunluk: "Sosyalizm iyi bir yönetim biçimidir ama şimdiye kadar yanlış uygulandı." demiş. Gülerim! Gelsinler de, sosyalizm nasıl uygulanırmış Türkiye'de görsünler! Türkiyemiz, kapitalist görünümlü sosyalizmi başarıyla uygulayan devletlerin başında gelmektedir.
Gençliğimizde sosyalizme inanmıştık, halkımızı da ikna etmek için yapmadığımız manevra kalmamıştı. Korsan üstüne korsan miting koydukça, halkımız, sanki şehre bir sirk gelmiş gibi kaldırımdan bizi "Bu çocuklar ne istiyor yahu?" şeklinde seyrediyorlardı. Polis yetişip üzerimize su fışkırtmaya başladığında da ıslanmamak için ara sokaklardan kaçıyorlardı. Su fışkırtma ile başlayıp, kulaklarımızın dibinde kurşunların vızıldamasına doğru dramatize olan devrimci sürecimizde, birbirimize hep şunu sorduk: Ey devrimciler, halkın kardeşleri! Neden bu halk bilinçlenmek istemiyor?
Meğerse halkımız zaten "sosyalizm" sistemi içinde yaşamaktaymış. Hiç kimse bize bunu söylemedi. Yediğimiz sopayla kaldık. Kapitalizm süsü verilmiş bir sosyalizm ile yaşayan halk, hangi sosyalizme geçecekti ki?
Devasa potansiyele sahip olduğunu sandığımız özel sektörün, bütün hayatı, serveti ve istikbali Ankara'nın iki dudağı arasında değil mi? Türkiye'nin en büyük işletmeleri, milyarlarca dolarlık bilançoları ile devlet işletmeleri değil mi? Dandikten bir camcı dükkanı açmaya kalkışan bile, bin bir evrakla izin çıkarmak için devlet kapısında sürünmüyor mu? 3 milyona yakın memuru, 1 milyon işçisi ile Türkiye'nin en güçlü patronu devlet değil mi? Bütün ihracat ve ithalat rejimi, kılından yününe kadar tamamen bürokrasinin emr-ü amadesinde değil mi? Devlete parasını babalar gibi ödeyip, satın aldıkları fabrikaya girmeye çalışan yatırımcılar, işçiler tarafından odunlarla hastanelik edilmiyor mu? Türkiye sahici kapitalizme geçebilmiş olsaydı, bu kadar ulusal sermayesiz, bu kadar parasız kalır mıydı? Bu memlekette özel sektörde bile, kadroların istihdamı, taltif, terfi ve tenzil-i rütbe işleri, esas olarak feodal kriterlere dayanır. Abartmış gibi olmak istemem ama bugün başkentimizin Ticaret Odası (ATO) bile, ticaretin sorunlarını bırakmış, "nasyonal sosyalist fikirler" etrafında dönüp durmuyor mu? Bana hiç kimse, Türkiye kapitalist bir ülkedir demesin, ciddi söylüyorum darılırım.
Şu Almanlar ki, daha Lenin Rusyası'ndan önce Rosa Luxemburglar ile devrime kalkışmışlardı da, tufaya getirilip, iktidar olamadan alaşağı edilmişlerdi. "Karl Marx'ımız en büyük 3. Alman'dır" diyorlar ama daha Marx'ı çözememişler. Aslını sorarsanız Almanya da kapitalist görünümlü düpedüz sosyalist bir ülkedir, orada sosyal devlet uygulamaları ile işverenler söğüşlenmektedir. Ne ki Almanlar bunu da görmezden geliyorlar. Marx'ı en iyi Lenin anlamıştı o da yanlış anladı!..
|