 |  |
Türk Emniyeti'nin alkışlanacak başarısı
Türk istihbarat ve güvenlik birimleri büyük bir iş başardılar... Hem de S. Arabistan'ın İngilizler'i "Londra saldırıları için uyardık ama dinlemediler" diye eleştirdiği gün... New York Times'ın, 11 Eylül kamikazelerinden 4'ünün saldırılardan bir yıl önce El Kaide'yle bağlarının belirlendiğini açıkladığı gün..
İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Şammaz Demirtaş'ın geçen ay sonunda yaptığı açıklamayı hatırlıyor musunuz? Şöyle demişti: "İstanbul'da El Kaide ile bağlantılı en az 1000 kişi var. Sürekli gözetim altında tutuyoruz. İstihbarat çalışmalarını hızlandırdık. Çünkü ElKaide'nin Kasım ayına kadar eyleme kalkışmasını bekliyoruz. Bu kez saldırı sıradan vatandaşlara değil, belirli bir hedefe yöneltilecek." O günlerde bu uyarılar kıyameti koparmış, "Polisin işi halkı korkutmak mı" diye Demirtaş'a epey yüklenilmişti. Ama gördünüz; ilgili çevrelerin "Çok iyi bir uzman" dedikleri Demirtaş'ın öngörülerinin hepsi doğrulandı. Ve müthiş bir operasyonla tehlike gerçekleşmeden savuşturuldu. Önce istihbarat birimleri El Kaide bağlantılı bir grubun eylem hazırlığını belirledi. Saldırı hedefini de saptadı: Antalya'ya turist getiren İsrail gemileri. Hemen İsrail'i uyarıp olası hedeflerin menzil dışında tutulmasını sağladı. Ardından da güvenlikçiler, kusursuz çalışmayla grubu çökerttiler. Şimdi dünyadan övgü yağıyor, terörle mücadelede örnek işbirliği olarak gösteriliyor. Ne kadar gururlansalar hakları...
Yeni yapı, yeni strateji Ancak önümüzdeki dönemde bu işbirliğinin daha da güçlendirilmesi gerekiyor. Hem içte, hem de uluslararası düzeyde. Zira El Kaide yapı ve strateji değişikliğine gitti. Karşımızda artık 11 Eylül benzeri saldırılara kalkışabilecek yapıda ve kapasitede bir örgüt yok. Gövdesinin epey biçilmesi nedeniyle, Afganistan dağlarındaki mağaralara kapanan beyin takımı yeni bir model geliştirdi: Yerel örgütlere kendisi adına saldırı düzenleme "yetkisi" verdi. Böylece daha az tecrübeli ama eylem yapabilecek yetenekte gruplar ya da hücreler ortaya çıktı. En az 60 ülkede. Bu "değişim"in iyi yönü, çok büyük saldırıların planlanması riskinin azalması oldu. Kötü yönü ise her ülkenin, her yerin hedef haline gelmesi. Londra saldırıları bu tür bir örgütlenmenin eseri. Mısır'daki Şarm El-Şeyh saldırıları da. Antalya planı da. Bu yeni yapılanma strateji değişikliği de getirdi: Ana örgüt ve onun teknik desteğiyle terör eğitimi gören gruplar bir yandan "İslam toprağı" dedikleri Irak'ta, Afganistan'da, Çeçenistan'da savaşıyor, bir yandan da İslam topraklarını yabancı güçlere açan Arap rejimleriyle uğraşıyor. El Kaide şemsiyesi altına girmiş grupların "görevi" ise, ABD'ye destek için Afganistan ve Irak'a asker gönderen ülkelerde eylem yapmak. Böylece o ülkelerin kamuoylarını hükümetlerine baskıya zorlamak.
Yaşam tarzımıza tehdit Ancak önümüzdeki dönem için en tehlikeli gelişme, El Kaide'nin yeni cepheler açmak için "ideolojik" revizyona da gitmesi oldu. Artık hedefte batılı yaşam tarzı da var. Polis Akademisi Öğretim Üyesi Önder Aytaç ile Utah Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi görevlilerinden Emre Uslu'nun NTV sitesinde yayınlanan "El Kaide'nin yeni hedefi neresi" başlıklı uzun araştırmalarında belirttikleri gibi, örgüt "Küfür dünyası tektir" anlayışıyla mücadelesini "Müslüman" ve "Kâfir" dünyaların savaşı olarak algılıyor. Bu da din farkının ortadan kalktığı ortak mekanları menzile sokuyor. Turizm bölgeleri, eğlence merkezleri gibi. Usame bin Ladin ile Ayman ElZevahiri öldürülse ya da yakalansa bile, El Kaide'yi yaratan koşullar durdukça örgüt ve yerel uzantıları yok edilemeyeceğine göre, önümüzdeki dönem faciaların önlenmesi istihbarat birimlerinin ortak cephe oluşturmasıne bağlı olacak. Türkiye dün bunun başarılı bir örneğini verdi. Yürekten kutluyoruz.
|