Ekonomide hareketli sonbahara 5 riskle giriyoruz
Merkez Bankası'nın ağustos ayı faiz kararı ve enflasyon değerlendirmesi bugün açıklanacak. Geçen ayki değerlendirmesinde, yurtiçi talebi güçlü ve 2006 enflasyon hedefini riskli buluduğu için faiz düşürmemişti. Temmuz ayı enflasyon rakamlarının eksi çıkması Merkez Bankası'nı yeniden faiz düşürmeye zorluyor. Bakalım bu kararı alabilecek mi? Faizi düşürmeyecekse bunu nasıl gerekçelendireceğini göreceğiz. Türkiye'de yaz ayları genelde sakin geçer. Ancak bu yıl hem siyasi hem de ekonomik açıdan hareketli bir yaz yaşıyoruz. Daha hareketli bir sonbahara doğru da gidiyoruz. Yeni yıla kadar yayılan bir dönemde mevcut gelişmelerin ve iyileşmelerin bozulmadan devamı ekonominin avantajı olacak. Bu dönemdeki muhtemel riskleri ise bir kaç başlık altında toplamak mümkün.
Cari açık riski Mayıs sonu itibariyle açıklanan verilere göre beş aylık cari açık yüzde 32 artışla 11.1 milyar dolara vardı. Yılın geride kalan aylarında, geçmiş yılların benzeri tekrarlanırsa cari açık 21-22 milyar dolara doğru gidebilir. Zaten mayıs sonu itibariyle bir yıllık açık 18.2 milyar dolara yükseldi. Belirttiğimiz rakama 3 milyar dolar kalmış. Haziran ayı dış ticaret açığından ve temmuz ayı ihracatının yerinde saymasından dolayı, cari işlemler dengesi bu yıl yaz aylarında fazlaya geçemeyecek gibi görünüyor. Açık 20 milyar dolara vurduğunda psikolojik bir etkisi de olabilir. 21-22 milyar dolarlık açığın beklenen GSMH'ya oranı ise yüzde 6.2'ye varacak. Kurların bu düzeyi ile ithalatı kesmenin, azaltmanın imkanı yok gibi. O zaman önümüzdeki aylarda ne yapıp edip ihracatın ivmesini yeniden yukarı doğru çevirmek bir zorunluluk. Yoksa dış açık büyümeye devam edecek. Şu anda yurt dışından sermaye girişinden dolayı risk algılaması düşük. Ancak para akışının durması veya tersine dönmesi durumunda cari açık ekonominin en önemli sorunu haline gelmeye aday.
3 Ekim riski Türkiye ek protokolü imzalayarak 3 Ekim'de AB ile müzakerelerin başlaması şartını yerine getirdi. Ancak ardından Fransa'nın önderliğinde yükselen sesleri duyduk. Bu ayın 17'sinde Müzakere Çerçeve Belgesi büyükelçiler düzeyinde ele alınacak. 12 Eylül'de ise AB Dişişleri Bakanları toplantısında ele alınırken, müzakereleri erteletmek veya Türkiye'ye özel statüyü dayatmak isteyenler sahneye çıkacak. Yani 3 Ekim'de görüşmeler büyük ihtimalle başlayacak ama yüzde 100 garanti de değil. Piyasalar görüşmelerin başlayacağına göre pozisyonunu almış. Gerçekleşmeye yakın veya gerçekleşme sonrasında piyasalarda belli bir dalgalanma yaşanabilir. Tıpkı 17 Aralık'ta olduğu gibi. Önceden müzakere takvimi verileceğini satın almayan piyasalar, gerçekleşmenin ardından bunu fiyatlara yansıtmaya başladı. Bunun daha küçük boyutlusu 3 Ekim için tekrarlanabilir. AB yolunda meydana gelebilecek bir kaza, en büyük çapayla birlikte ekonomiyi ve piyasaları da vurabilir.
IMF-program riski Ekonomideki iyileşmenin üç ayağından biri de IMF programı. Ancak üç yıllık programın henüz ilk gözden geçirmesini tamamlayamadık. Sosyal güvenlik reformunu yapamadık. Meclis'in yeni yasama döneminde bu reformun gerçekleştirilmesi garanti değil. Hükümet bu işi uzatırsa veya uygulama tarihini 2007'ye bırakırsa, riskler ortaya çıkabilir. IMF çabasının zayıflaması veya ortadan kalması da, ekonomiye ciddi darbe vurabilir. Yabancı akışını kesebilir, hatta tersine döndürebilir. Buna da hükümet seyirci kalamaz.
Seçim riski Belki böyle bir risk bu yıl için az. Ama milletvekillerinin seçim bölgelerinden nasıl döneceği, bu cari açıkla hükümetin bir yıl daha yaşamayı göze alıp almayacağının yanıtını bilmiyoruz. Üstelik ayrılıkçı terör olayları da yeniden başladı. Hükümet sosyal güvenlik reformunu yapmanın, bir yıl daha yıpranmanın maliyetini üstlenmek de istemeyebilir. Gerçi Başbakan "Erken seçimi gündeme getirmek vatan hainliğidir" diyerek bu konuda kendini fena bağladı. Ama yine de, erken seçim tamamen seçenek dışı değil. Bu yıl seçim ihtimali düşük olmakla birlikte böyle bir risk dışlanmamalı. Çünkü seçim ile ekonomideki dengeler değişebilir. Belli bir belirsizlik yaratacağı için kaynak akışını durdurabilir.
Olay riski Bu gruba, İran-ABD-AB gerginliğinden, 2006'da yürürlüğe girecek yeni vergi düzeninin yaratacağı etkiye, petrol fiyatlarından büyük özelleştirmelerin şu veya bu nedenle aksamasına kadar beklenen ve beklenmeyen siyasi ve ekonomik gelişmeler giriyor.
Sonuç "Ne korkak, ne çılgınca atılgan; sadece cesur olacağız" Aristoteles
|