| |
Memleketimiz iyiye mi gidiyor?
Sabah'ın yazıişleri toplantısında ekonomi servisinden sorumlu arkadaşlarımız toparladıkları haberi anlatınca, hepimiz adeta büyük bir "milli problem" ile sarsıldık. Son 5 yıl içinde, rakı tüketimi 85 milyon litreden, 45 milyon litreye düşmüş! Neredeyse yarı yarıya! Bre aman demeyin, bu millet rakı içmekten de vazgeçiyorsa bunda bir iş vardır, şeklinde feveran etmeye hazırlanıyorduk ki, meğerse millet rakıyı bırakıp, biraya ve şaraba asılmaya başlamış. Bira pazarı yüzde 20, şarap pazarı ise yüzde 10 büyümüş.
Önce size rahmetli Turgut Özal'ın en sevdiği fikrayı anlatayım: Alman Hans, Köln'de çalıştığı fabrikadan geç vakit yorgun argın çıkıyor. Karnı aç, birşeyler atıştırmak istiyor ama her taraf kapalı. Bakmış bir Türk meyhanesi açık, içerde bizimkiler sigara dumanı altında kafayı çekiyorlar. Dalmış Hans meyhaneye, yiyecek sipariş etmiş ve içecek sormuş: Bizde sadece rakı satılır demiş garson... Getir, o zaman bir ufak da bana... Birinci kadehi devirmiş, ikinciyi devirmiş, üçüncüyü içerken gözleri buğulanmaya, yüzünü efkarlı bir hal almaya başlayınca garson merak edip sormuş: Ne oldu Hans, demiş, bir şeye mi üzündün? Yok demiş, Hans: Ne olacak bu Almanya'nın hali, ona sıkılıyorum.
Rakı, Türkler'in milli içkisidir. Bir cemiyette rakı masasına davet edilmek, rakı kadehini sakinin elinden almak, her genç erkek için bir sosyal terfi ve kabul belgesidir. Olaylar bu şekilde başlar ve her Türk erkeği yavaş yavaş ustalaşır, rakı içme etkinlik ve tekniklerinde... Fakat "rakı ritüeli"nin en temel göstergesi, bir süre sonra içenlerin hepsini birden "efkarın basması"dır.
Buradaki "efkar" sözünü hüzünlenme ve gamlanma şeklinde almayınız. Efkar basması; "fikirler" anlamındadır. Rakının, her ne sebeple ve nasıl oluyorsa içenleri mutlak surette fikirler beyan etmeye teşvik etmesidir. Rakı masalarında gece yarılarına kadar memleketin nasıl kurtulacağınının tartışılması işte bundandır. Rakının bir tılsımı daha vardır, masadakiler ne kadar farklı görüş, prensip ve statüden olurlarsa olsunlar, "memleketin hiç iyiye gitmediği konusunda" mutlaka hemfikir olurlar. Böylece kadehler, birbiri ardına hem "şerefe" kaldırılır, hem de ne olacak bu memleketin hali şeklindeki bir efkarlanmaya kaldırılır. Gece eve kıyak kafayla dönen standart bir rakıcının, kendisine şirretlik yapan karısına, "Sen benim neden içtiğimi biliyor musun?" diye sorması da, saatler boyu memleket meselelerini tartışmış olmasından ileri gelir. Biyolojisi, düşünce yapısı, görgüsü ve kültürü bakımından hiçbir kadın, rakı içerek memleketin kurtarılacağına inanmadığından dolayı, erkek ile kadının rakı çatışması hiç bitmez.
Son sözüm sayın Başbakan'a: Gerçi kendileri, içkinin muhabbetinden bile hoşlanmazlar ama ben bu değişimin önemli bir gösterge olabileceğini sanıyorum, Erdoğan Hükümeti'nin lehine bir gösterge bağlamında: Sakın rakıcılar kitlesi, memleketin halini artık iyi görmeye başladıkları için rakıdan vazgeçiyor olmasınlar?
|