Başka türlü düşünmek
Dünyanın "terör"e nasıl bir cevabı olabilir? Dünyanın "genel anlamda terör"e ortak bir cevabı olabilir mi? Herkesin "kendine dair terör"ü içine koyacağı ortak bir havuz mümkün mü? "Terörle mücadele" gerçekten terörle mücadele etmenin tek veya en iyi yolu mudur? "Terörle mücadele" yoğunlaştıkça, sadece bu eksende düşünüldükçe, "terör"ün daha da artması ve dolayısıyla "terörle mücadele"nin de artmak zorunda kalması tuhaf değil midir? "Terörle mücadele", mesela, "teröristle mücadele" midir?
İstihbarat, teröristle, örgütüyle silahlı mücadele, yerel yahut uluslararası işbirliği... vesaire. Terörün lanetlenmesi, teröre karşı birleşilmesi, terörü hiçbir şeyin mazur gösteremeyeceğinin bilinmesi ve bunun tekrarlanması, terörün üstüne kararlılıkla gidileceğinin durmaksızın beyan edilmesi... Hepsi tamam. Hepsi tamam ama ne eksik? Yani, ister manyak, ister cani, ister vahşi, ister şu bu olsun, bireysel teröristi var etmenin ötesinde, terörü maalesef bir "mesaj" haline getiren... Mesajın ileticisi ve kendisi haline getiren ne?
Buna, belki "fanatizm" diyebilirsiniz; dinle, milliyetle açıklayabilir yahut tek başına gözü dönmüşlükte karar kılabilirsiniz. Epeyce "İslam'a özgü" yahut "her fanatizme özgü" de bulabilirsiniz. Ama terör, bütün o cinayeti, katliamı, kör şiddeti, masumiyeti önemsemeyen kin, nefret ve sinsiliği ile sadece "fanatik mesajı"nı vermiyor. "Bu dünyaya ve bugüne dair" bir şeyler de söylüyor. İspanya'da onca masum insanın canını alan "terörist saldırı"nın ardından, insanlar hem terörü kınıyor, hem bir ülkenin işgaline katılan hükümeti indiriyor, yeni hükümet asker çekme kararı veriyorsa... Söylemek istediğim bu: "Terör, sadece terör değil" dir. En azından, bazen. Yönteminin, o kahpe bombalarının, o katliamının, o kör intihar eylemcilerinin vahşiliği, "teröristliği" aynen öyledir de, "mesaj"ın kendisi sadece terör değildir; bazen.
Hiç birimiz, ben, siz... Londra'da o metroda, o otobüste, Mısır'da o tatil beldelerinde o "masum kurbanlar" olmak istemeyiz. O yüzden, hepimiz, ben, siz, kendimizi o "masum kurbanlar" gibi görür, lanetleriz. Dünyanın her tarafında böyle yaparız; sıradan insanlar olarak. Ama sıradan insanlar olarak yapacağımız bir yanlış, tamamen, hiç sıradan olmayan devletler gibi düşünmek, konuşmak ve öyle hissetmektir. İnsan olmanın hissi ve "teröre karşı" vicdani öfkenin sesi, o devletlerin koyduğu sınırlar, dayattığı gündemler, yaptığı ayrımcılıklar ve derin ikiyüzlülüklerle tayin edilemez. "Bir devletin başka bir yerdeki şiddeti" nin binlerce, onbinlerce masumiyeti kurban etmesi ile orada boy atan "intikam ve terör arzusu"nun kilometrelerce yol kat ederek, başka masum insanları başka topraklarda kurban etmesi arasında nasıl bir seçim yapmalıyız! İstenen türden bir seçim mi yapmalıyız? O resmi politikaların şiddeti ile terörün şiddeti arasında bir yer... Öyle bir yer, işte o yerde durabilmek, haykırabilmek lazım. Orada ve burada! Terörü "bir yandan mesaj" da olmaktan çıkaracak ve hakikaten "salt terör" kılacak bir yer, belki.
|