Geleceğin aracı bisiklet
Avrupa'da 20. yüzyılın ilk yarısında ulaşımın yüzde 20'sini sağlayan bisiklet, birkaç ülke dışında bir spor aracı haline geldi. Ancak, 2010'dan itibaren büyük kentlerde araba trafiğinin tamamen kilitleneceğine dair tahminler, bisikleti yine gündeme getiriyor.
Otomobil bisikleti yok edebilir mi?
Tamamen insan gücüyle hareket eden iki tekerlekli bir taşıt yapma fikri ilk önce bir Alman mühendisin aklına gelmiştir. Karl Friedrich Drais, 1816'da kadrosu tahtadan, ön tekerleğinde gidonu olan, böylece yönlendirilebilen ama pedalı olmadığı için sürücünün yeri ayaklarıyla iterek ilerlettiği iki tekerlekli bir taşıt tasarladı. Bisikletin atası olan bu alete Draisienne adı verildi. Drais, 1817'de Mannheim-Schwetzigen arasını 1 saatte aldı, oysa posta arabaları aynı yolu 4 saatte alıyorlardı. Ama insanlara bu hız yetmediğinden, Parisli demirci ustası bir baba-oğul, Pierre ve Ernest Michaux, 1867'de ön tekerleğe pedal takılmış bir model oluşturdular ve buna velocipede adını verdiler. Michaux'lar 1869'da İngiltere'de Coventry'li dikiş makinesi imalatçısı Josiah Turner'a 500 velocipede ısmarladı. Ancak Fransa-Prusya savaşı nedeniyle siparişler Fransa'ya ulaştırılamayınca, Turner elindeki malı İngiltere'de satmak zorunda kalmış ve büyük bir ticari başarı sağlamıştır. Turner'ın ustalarından James Starley, 1870'te kendi imalathanesini kurmuş, ön tekerleği 1.5 m. arka tekerleği 50 cm. çapında bir velocipede tasarlamıştır. Penny-facthing denilen bu çiftteker, her pedal vuruşunda daha uzun mesafe almaya olanak veriyordu. Starley burada durmadı ve 1877'de ilk çelik kadroları yaptı. 18. yüzyılda Jacques de Vaucanson tarafından icat edilmiş zincir ve dişliler aracılığıyla güç aktarımı 1879'da Starley tarafından velocipede'e uygulandı.
ÖNCEKİLER FRENSİZDİ James'in yeğeni John Starley, 1885'te Rover Safety Bicycle'ı yaptı. Bu, bugünkü bisikletin prototipidir. 1888'de ise İskoç veteriner John Dunlop, bisikletin rahatsızlığından yakınan oğlu için havalı lastiği keşfetti ve 1890'da bisiklete fren takıldı. Bisiklet alanında bundan sonra temel bir değişiklik olmayacak, yalnızca performans ve kalite artacaktır. Bugün dünya büyük çevre sorunlarıyla karşı karşıyadır. Bu sorunların kökeninde motorlu taşıt araçlarının emisyonları önemli bir yere sahiptir. Buna rağmen dünya otomobil talebi aralıksız artmaktadır. 1990'da dünyada kara ulaşımında ortalama hız saatte 15 km'ye düşmüş durumdadır. Bu da tam bir amatörün profesyonel olmayan bir bisikletle saatte yaptığı ortalama hızdır. Kuzey Amerika'da bir kişi günde ortalama 62 km. yol almaktadır, bunun 50 km'si otomobil, 9 km'si uçak iledir. Afrika, Çin ve Hindistan'da ise günde adam başına 8 km. yol yapılmakta ve bunun 2 km'si yayan gidilmektedir. Dünya ortalaması olarak bisiklet günde adam başına 1.1 km. sağlamaktadır yani kat edilen mesafenin yüzde 7'si. Yol alma araçları içinde otomobil birinci, otobüs ikinci, yayan yürüme üçüncüdür. Bisiklet ise tren ve uçakla eşit olarak dördüncüdür. Ancak, bisiklet tren ve özellikle uçak karşısında hızla alan kaybetmektedir.
GİDEREK DAHA AZ KULLANILIYOR Amerika'da adam başına günde ortalama bisikletle alınan yol 80 m, Çin'de ise 3 km'dir. İspanya'da adam başına yılda alınan yol 24 km. iken, bu rakam Hollanda ve Danimarka'da 1000 km'yi bulmaktadır (Çin'inki kadar). Çin, 1990'lı yıllarda dünya bisiklet kullanımının yüzde 60'ını temsil etmekteydi. Ama 1995'te 45 milyon olan bisiklet üretimi 1998'de 23 milyona gerilemiştir. İç pazarda satışlar, 1996'da 19 milyon iken 1998'de 9 milyona düştü. Avrupa'da 20. yüzyılın ilk yarısında ulaşımın yüzde 20'sini sağlayan bisiklet, artık birkaç ülke dışında bir spor aracı haline gelmiştir. ABD ise, erkenden otomobile teslim olduğu için, bisiklet bu ülkede yalnızca bir çocuk oyuncağı olarak görülmektedir. Bugün dünyanın büyük şehirlerinin hemen hepsinde otomobil ulaşımının ortalama hızı 10 km'nin altına gerilemiş durumda. Çin'in son yıllarda araba sevdasına tutulması, yakın bir gelecekte bisikletin orada da terk edileceği endişesini yaratıyor. Fakat bu analizde dikkate alınması gereken bir nokta da, kimilerine göre 2010'dan itibaren ortaya çıkacak olan büyük kentlerin araba trafiğinin tamamen kilitleneceğine dair tahmin. Bu çok uzak olmayan olasılık, dünya kentlerinin yapısını kökünden değiştirecek nitelikte gözüküyor. Öncelikle bireysel ulaşım araçlarının herhalde sonu gelecek veya en azından kent içinde sonu gelecek. Bunun yanı sıra toplu taşım çok daha gelişecek ve kentler daha temiz hale gelecek. Ancak, bireysel hareket serbestisine fazlasıyla alışık Batılı insan için, mobilite özgürlüğü belki de gene bisikletle sağlanacak. Ancak, bisikletin hız ve güç olanaklarının otomobilinkilerle kıyaslanabilir nitelikte olmamasından ötürü, kentlerin boyutları da herhalde küçülecek. Kent banliyölerinde hem şehir dışının keyfini çıkartan, hem de kentin hemen bütün olanaklarından yararlanabilen insan tipi herhalde sona erecek. New York, Tokyo, İstanbul, Jakarta, Mexico City gibi anormal genişlikteki kentler daralmak zorunda kalacak. Şehiriçi trafiğinin kilitlenme olasılığının, muhtemel birçok sonucu olabilir. Bunlardan biri de kentin daralmasının gayrimenkul fiyatlarında meydana getireceği büyük düşüşlerdir. Bu gibi kötü sürprizleri önlemek üzere ve devasa boyutlardaki altyapı yatırımlarını ziyan etmemek için, büyük kentlerin birçok kent halinde bölünmesi yoluna da gidilebilir.
GELECEĞİN ÖNEMLİ BİR AKTÖRÜ Ama gelecek her ne getirirse getirsin, bize bir şey öğretmektedir; gelişmenin tek bir çizgi üzerinde olamayacağı. Yani bisiklet, geçmişte kalmış bir anı değildir. İnsanlığın geleceği içindeki yerini er geç alacaktır. O zaman belki daha sağlıklı kentlerle yeni bir uyum yaratacaktır. İnsanın özgücünü kullanmasının zirvesi olan bisiklet, yeni kentlerin oluşumunun da büyük aktörüdür. Ama bazı insanlarımız bisikleti gerilerde kalmış bir şey olarak görmeyi sürdürüyor. Ahmet Hakan Coşkun, Hürriyet'teki köşesinde "Dünyalar Savaşı" adlı filmi eleştirirken şöyle diyor: "Yıldırımları bile kontrol altında tutacak kadar teknoloji olayını aşmış uzaylılar, ilk kez karşılaştıkları dünyalı araç 'bisiklet' karşısında hayran kalıp alıklaşabilirler. Filmin en komik olaylarından biri budur." Bisiklete hayranlığı komik bulmak, komiktir. Haftaya dünyanın en büyük bisiklet olayı olan "Le Tour de France"ta buluşmak üzere.
Mehmet Ali Kılıçbay
|