| |
Asi koyunlar
Londra'da 4 kamikazenin 50 kişiyi ölüme götürmeleri ile Van'ın Gevaş ilçesine bağlı İkizler köyünde 363 koyunun sürü liderinin ardından 3 bin metrelik uçuruma atlamaları aynı tarihlere rastladı. Sadece bir gün farkla meydana gelen iki intihar eylemi arasında sanıldığından da fazla ortak yön var. Van'daki koyunlar için beslenememe, aç kalma söz konusu değildi. Yaylaları açıktı, meraları yemyeşildi. Londra'daki 4 kamikaze de yıllar önce Pakistan'dan göç edip İngiliz toplumuna entegre olmuş, maddi sorunları aşmış ailelerin çocuklarıydı. Babalarının işleri iyiydi, evleri, arabaları vardı. O halde sorun neydi? Van'daki olayda çobanın yanlış yönlendirmesinin toplu intiharda önemli payı bulunduğu ortaya çıktı. Londra'daki saldırılarda ise, kamikazelerin yanlış eğitim veren çobanlar yüzünden beyinleri yıkanmış ve köktenciliğe itilmiş gençler olduğu anlaşıldı. Üç kitaplı dinin ortak terminolojisinde mü'min " koyun " diye simgelenir. Cemaat ise "sürü." Ve yine üç kitaplı dinde de, sürüdeki koyunların her birinden "çoban" ın sorumlu olduğu varsayılır. Bu çoban ya imam olur, ya cemaat lideri, ya topluluğun hak, özgürlükler ve çıkarlarını korumakla yükümlü yönetimler. Bu terminolojiyi İngiltere somut örneğine indirgersek, ülkedeki 1.6 milyon Müslüman'ın cemaat liderleri toplumsal entegrasyon için epey iş başardılar. Örneğin geçen Mayıs'ta yenilenen seçimde sadece iktidar partisinden, yani Tony Blair'in İşçi Partisi'nden 4 temsilciyi Avam Kamarası'na soktular. Aynı şekilde merkezi yönetimler de " Çok kültürlü, çok inançlı toplum " idealinden ötürü onlara hep kucak açtılar. O kadar ki, vatanlarında "Radikal İslamcı" oldukları için mahkum edilen ama ülkeden çıkmayı başaranlara bile sığınma hakkı verdiler. Çünkü 300 küsur yıllık "Habeas Corpus" yasası uyarınca, İngiltere topraklarında suç işlememiş kişilerin bireysel hak ve özgürlüklerini sonuna kadar savunmayı ödün verilemez ilke gördüler. İşte böyle bir İngiltere'de doğup büyümüş 4 kamikaze, Londra'nın 4 yerinde 4 faciaya yol açtı. (Hatta "Da Vinci Şifresi" ve "Melekler ve Şeytanlar" romanlarıyla herkesi mistisizmin loş koridorlarında dolaştıran Amerikalı yazar Dan Brown'ın kitaplarına bol bol serpiştirdiği dini sembollerden birini gerçekleştirmeyi, Londra'nın 4 yönünde katliam yaparak arkalarında "Haç" mesajı bırakmayı amaçladılar ama trenlerden biri arızalanınca, son kamikaze belediye otobüsü seçeneğine yöneldi.)
Londra-Lozan çağrışımı Şimdi Blair "Bunlar bizim çocuklarımız, neden sürüden ayrıldılar? Sorun ne?" sorusuna yanıt arıyor. Biz de kendi teröristlerimiz için aynı sorgulamadan kendimizi alamıyoruz. Acaba diyoruz, "Lozan Antlaşması'nın 39'uncu maddesindeki 'Hiçbir Türk uyruklunun, özel ilişkilerinde, ticarette, ibadette, basında ya da her türlü yayında ya da halka açık toplantılarda herhangi bir dili serbestçe kullanmasına kısıtlama getirilmeyecektir. Resmi dilin mevcut olmasına bakılmaksızın Türkçe konuşmayan Türk uyruklulara mahkeme önünde kendi dillerini kullanmaları için yeterli imkân sağlanacaktır' taahhüdünü, Türkçe bilmeyen yurttaşlarımızın bu en temel insanlık hakkını 1982 Anayasası ile geçersiz kılmasaydık, PKK terörü doğabilir miydi? Ya da en azından böylesine taban desteği sağlayabilir miydi?" Ne dersiniz; tartışmaya değmez mi? Haklar, özgürlükler, demokrasi ve açık toplum adına.
|