Ahmet Necdet Ahmedi Necat
Başlığa iki isim yazdım. Biri bizim cumhurbaşkanımız, diğeri İran'ın cumhurbaşkanı... Bu isim benzerliği sadece tarihin bir şakası olabilir mi? Olabilir... Fakat isimleri bu kadar benzeyen iki cumhurbaşkanı arasındaki derin farklar, bize bir şeyler de anlatıyor olabilir. Ahmet Necdet Sezer, Yüksek Yargı'dan geliyor, esaslı bir hukuk kariyeri var. Ahmedi Necat'ın daha önce ne iş yaptığını ise kimse bilmiyor. Ahmet Necdet Sezer, Cumhuriyet'in temel kuruluş ilkelerini gözü gibi korumaya yeminli bir cumhurbaşkanı... Ahmedi Necat ise, molla diktatörlüğünün çok hafifçe gevşetmeyi göze aldığı nispi özgürlüklere bile düşman bir cumhurbaşkanı... Fotoğraflarına bakıyorum sayın İran Cumhurbaşkanı Ahmedi Necat'ın, derin göz çukurlarından dışarıya yansıyan bakışlarında, bugüne kadar insanlık aleminin yarattığı bütün değerlere, zenginlik, uluslararası kültür, özgürlükler, insan hak ve hürriyetleri, hukukun üstünlüğü gibi değerlere inanılmaz umursamazlık ve hiçe sayış var.
Kim seçmiş Ahmedi Necat beyi? İran'ın yoksul halk kitleleri seçmiş... Yoksul kitleler neyi seçeceklerini bilselerdi, yoksulluğu seçerler miydi? Reformlara karşı çıkıyormuş Ahmedi Necat! 26 yıldır her türlü özgürlüğü, sosyal hayatı ve basın yayın kültürü kilitlenen İran'da, son birkaç yılda kentlilerin zoruyla müsamaha edilen basit özgürlüklere bile karşı çıkıyor. Uyduruk devrim zaptiyeleri tarafından köşe bucak kovalanan kadınların, başörtülerinin kenarından perçemlerinin görünmesini bile içine sindiremiyor. Perçemlerin görünmesi olayı! Bu size bir şey hatırlatıyor mu?
Denilebilir ki, bir kadının perçemini kapatması ile açması bir ülkeyi niye bu kadar ilgilendirir. Yahut bu konu niye bir toplumu bu kadar ırgalar, bırakın isteyen kadın örtsün, isteyen örtmesin... Ülkemizin en medyatik kadın gazetecilerinden biri, geçenlerde bir TV programına perçemini kapatmış bir örtü ile arzı endam eyledi de ne oldu sanki? Tabii ki "kadın olduğu" için böyle bir atraksiyon yapabildi. Erkek olsaydı, neresini kapatacaktı da nasıl bir mesaj verecekti? Böyle başını türbana benzer bir örtü ile örttü diye, türbanın ne kadar masum bir örtü olduğunu anlatmış mı oldu Türkiye'ye... Hayır... Oradaki olay, kişisel bir şovdan başka bir şey değildir. Türbanı "kişisel" formatta konuşmak aslında hem beyhude, hem de komik... Çünkü türban, toplumsallaşınca ciddi bir konu haline geliyor.
Türkiye'de isteyen kadın başını istediği gibi örtüyor. İran'da da bir zamanlar böyleydi. Sonra mollalar geldiler, usul usul iktidarı ele geçirdiler. Yasa ve zaptiye kudretini ele geçirdikten sonra da fetvalar vermeye başladılar. Bütün başlar örtüle!.. Peki, 26 yıl boyunca kişisel hak ve özgürlükleri kısıtlayan uygulamaları hangi propagandaya oturttular? Amerika düşmanlığına oturttular! Şah Rıza Pehlevi diktasının yarattığı "elverişli şartları" iyi kullanan mollaların ekmeğine en fazla yağ süren şey de, saldırgan Saddam ile saldırgan Amerikan politikaları oldu. Çoktan çözülmesi gereken molla diktası, daha da sıkılaştı. Atatürk'ün kurduğu sistemi, daha da demokratikleştirerek geliştirmek gibi bir görev varken, ikide bir "kaşınmayı" fuzuli görmekteyim. Türk milletini bir esarete sürüklemeyeceği garantisi olsaydı eğer, o zaman bir genç kızın başını örtmesi masum bir hürriyet isteğinden ibaret kalırdı.
|