Makul büyümeye karşılık yüksek cari açık dönemi mi?
Geçen hafta açıklanan büyüme rakamları beklentilerin altında çıktı. Gayrisafi yurtiçi hasıla yüzde 4.8 arttı. Üstelik bu durum bu yılın ilk üç ayına özgü bir şey de değil. Yüksek oranlı büyüme geçen yılın ortasında kesildi. 2004'ün ilk çeyreğinde yüzde 11.8, ikinci çeyreğinde yüzde 14.4 büyüyen ekonomi yılın ikinci yarısında keskin bir düşüş eğilimine girdi. Üçüncü çeyrekte yüzde 5.3'lük büyümeyi son çeyrekte yüzde 6.3 büyüme izledi. Bu yılın ilk çeyrek büyümesi de yüzde 4.8 oldu. Rakamlar son üç çeyrektir milli gelir artışının makul düzeylere indiğini gösteriyor.
Büyüme aşağı, açık yukarı Büyümenin hız kesmesine karşılık ithalat artışı, dolayısıyla dış ticaret ve sonuçta da cari işlemler açığı yeni rekorlar kırarak büyümesini sürdürüyor. 2004 ortasında son bir yıllık cari açık 12 milyar 524 milyon dolar iken Mart 2005'e gelindiğinde yani GSMH'nin yavaşladığının resmen tescil edildiği ilk çeyrek sonunda, son bir yıllık cari açık 15 milyar 213 milyon dolara çıktı. Ekonominin yavaşlaması cari açıkta azalmayı beraberinde getirmedi. Büyüme düşerken cari açık büyümeye devam etti. Büyümeye uymayan, geçmişteki eğilimlerin tersine GSMH ile paralel seyretmeyen bir cari açık oluştu. Yılın ikinci çeyreğinde de gerek sanayi üretiminin seyri gerek ticaret sektöründeki durgunluk bu eğilimin devam ettiğini düşündürüyor. Yani ikinci çeyrekte daha düşük bir büyümeyle karşılaşma olasılığı var. İkinci çeyrekte açıklanan ödemeler dengesi ve dış ticaret verileri ise dış açığın büyümesini sürdürdüğünü ortaya koyuyor.
Sorun nerede? Burada da etkili olan aramalı ithalatının yüksek seyretmesi. Mayıs ayı DİE verilerine göre, yılın beş ayı sonunda ithalatın yüzde 22.7 artmasında en büyük rolü ara malı ithalatının yüzde 28.9 büyümesi oynadı. Zaten toplam ithalatın üçte ikiden fazlasını oluşturan aramalları genel toplamı da yukarı çekiyor. İthalatın diğer iki kategorisinde ise artış çok makul. Tüketim malları grubu yılın beş aylık döneminde yüzde 2.2 artış kaydederken yatırım malları ithalatı yüzde 13.9 yükselmiş. Yani aramalı dışındaki ithalatta olağanüstü bir artış yok. Aramalı ithalatının artması sonucu toplam içindeki ağırlığı da geçen yılki yüzde 64.3 düzeyinden yüzde 72.4'e çıktı. Bu durum bize, üretimin, dolayısıyla ihraç edilen sanayi ürünlerinin içinde ithalatın payının giderek arttığını gösteriyor. İhracatın içeriğini yüksek ölçüde ithalat oluştuyor.
Kurun düzeyi etkili Üretimde giderek artan oranda ithal aramalı kullanılmasının görünürde en önemli nedeni, kurun düzeyi olsa gerek. Dolar kuru, geçen yıl olduğu gibi bu yılın geride bıraktığımız döneminde de gerilemeye devam etti. Dolayısıyla TL böyle kalmaya devam ederse makul büyüme oranlarında bile yüksek cari açık vermeye devam edebiliriz. Çünkü daha ucuz ve daha kaliteli mala veya maliyetleri düşürmeye karşı, kimse kayıtsız kalamaz.
Hata mı, bedel mi? Bu açık da demoklesin kılıcı gibi ekonominin başında salınacak. Bu konuda yumuşak inişi beceremezsek bir aşamada yabancılar açığı finanse etmekten vazgeçebilir. Bu ani kur artışlarına ve ekonomide daralmaya yol açabilir. Peki bu duruma nasıl geldik? Ya, şimdiye kadar bir yerlerde hata yaptık. Faizleri gereksiz yere yüksek tutarak enflasyonla mücadeleyi sıkı götürdük, iyi sonuçlar da sağladık. Ama bu durumda TL aşırı değerlendi ve cari açık, ekonomi yavaşlasa da büyümeye devam etti. Ya da, enflasyonu düşürmenin başka bir yolu yoktu. O zaman bugün karşılaştığımız sonuç veya tablo, enflasyonu düşürmenin bir bedeli. Eğer durum böyleyse, bedelin şimdiye kadar bir bölümünü ödediğimizi kabul etmeli, diğer bölümünü ödemeye de hazırlıklı olmalıyız.
Sonuç "Nasıl yapılacağını bilmediğinizde resim çok kolay, bildiğinizde ise çok zordur" Edgar Degas
|