Müzenin içinde acı Aztek çikolataları
Guggenheim Müzesi bittikten sonra Bilbao'ya gelen turist sayısı 50 misline çıkmış. Azteklerle ilgili sergi nefes kesici. Sanki Bilbao günah çıkartıyor.
Geçenlerde sözünü etmiştik. Mimari ile gastronomi ama özel olarak daha çok şarapçılık arasındaki büyük flört her gün daha çok gündemde. İşte bu defaki seferimizin teması da bu. Tesadüf mü? İyisi anlatalım da siz karar verin. İspanya'dayız. Bask Bölgesi'nin yıldızı Bilbao'da. Burası deniz aşırı İspanyol parasının döndüğü yuva! Hem çok varlıklı hem de geniş ufuklu bir şehir. Ağır endüstri, tersaneler, liman şehrin karakteri gibi. Peki ama bu saydıklarımız gri bir fotoğraf veriyor. Öyle mi? Gri bile olabilecek bir şehir nasıl olur da ışıl ışıl dünya sahnesine, hem de başrole yerleşir? İşte seferimiz bunun öyküsü. Bilbao'da Guggenheim Müzesi'nin içindeyiz. İstisnai bir hal. Neden? Çünkü içeriye fotoğraf makinesi dahi sokmanıza izin yokken, masalar kurulmuş. Mumlar, çiçekler, kolalanmış keten örtüler, her şey çok şık bir akşam yemeği için hazır. İspanya'nın Bask Gastronomi Akademisi kuruluşunun 50. yıldönümünü kutluyor. Hem de İspanya Kralı'nın himayesinde. Ama o gece orada başrolde olan kral değil. Ya? Müze. Öyle bir bina ki, şöyle bir şey söylemek hiç de abartılı değil: Sadece Bilbao'nun değil, "modern mimarinin ufkuna" dahi yeni istikametler koydu!
BASK MUTFAĞI Şimdi herkes şu soruya kulak kabartıyor: Müze yapıları mimarın iyice geri çekilerek, sanat eserlerine teknik olarak mükemmel koşullarda sergi imkan sunduğu bir alan mıdır? Yoksa kendi kendilerini de sergileyerek, o iddia ile "yeni sanat müşterileri" tavladıkları bir parkur mudur? Hadi bir de siz deyin. Hangisi? İşte Bilbao yerel yöneticileri şehrin göbeğinde, nehrin eteğine bir müze yaptırmak gerektiğinde şu cevabı vermişler. Öyle bir bina yapmalıyız ki, dünyanın gözü üstümüzden eksik olmasın. Peki Gehry'nin yaptığı müze nasıl olmuş? İstisnai. Sonucu da söylemeliyiz: Müze bittikten sonra Bilbao'ya gelen turist sayısı 50 misline çıkmış. Bu yemek dolayısıyla kapalı müze konuklara dolaştırılıyor. Bir daimi sergi var, Serra'nın hakimiyetinde. Bir de değişen sergiler: Azteklerle ilgili sergi nefes kesici. Sanki Bilbao günah çıkartıyor. Nihayet aşağıda toplanıyoruz. Bu özel kutlama yemeği için dört bir yandan gelen "yemek düşkünleri!" Martin Berasategui, Bask Mutfağını yaratıcı bir şekilde yorumlayarak uzun bir tadım menüsü hazırlamış. Karışık salatalık ve kavun suyu ile başlayan macera muhtelif acı çikolatalarla bitiyor. Malum yukardaki tema Aztekler!
YERİN 7 KAT ALTINDA YEMEK Elbette bölgenin en iyi şarapları servis olunuyor. Şaraplardan birisi Lpez de Heredia. O da bir evvelki günün seferi: Rioja'nın göbeğinde. 19. Yüzyıldan kalma bir şarap. Bibao'dan yaklaşık iki saat mesafede. Fransa'daki floksera, bağlara dadanan parazit, şarapçıları temiz sahalara, bu arada da İspanya'ya yönlendirmiş. Bölgenin yıldızının parlamaya başladığı an bu. Bize şaraplarını anlatan çıtı pıtı kız, aslında dedesinin hikayesini anlatıyor. Bir adamın azmini, hayata asılışını. Şaraba duyduğu heyecanı! Torun Maria Jose Lpez de Heredia'nın bize gezdirdiği kavlar için bilmiş Fransızlar bile yorum yapıyor: "Epey kav gördük. Ama böylesi! Heyecan verici..." Santiago'da başlayan hayat Rioja'ya öyle bir eser bırakmış ki, bugün İspanya'nın iyi şaraplarından birisi olarak iftihar listesinde. İşin banisi dede ölmeden önce bir de şu egzantrik planı yapmış: Antik çağdaki gibi, bir "kripta" inşaa edeyim. Hem ben hem de vakti gelince diğer aile fertleri kavın içinde ebediyen şaraplara yakın olsunlar. Resmi makamlar bu fikri sevmeyince, inşa olunmuş mutassevver yeraltı aile mezarlığından özel yemekler için heyecan verici ve sessiz bir salon çıkmış. Yerin yedi kat altında bir yanda 1964 Gran Reserva'yı içiyoruz, bir yandan da torunu dinliyoruz: "Biliyor musunuz, Zaha Hadid'le bir proje yapıyorum. Girişimiz için bir pavyon çizdi. Şu anda inşaa halinde." Nasıl? Bu kadın, kısa yoldan söyleyelim, bir vedet. Dedik ya şarap ve mimari hiç bu kadar iç içe olmadı! Anlatacağız...
|