Çocukluk hastalığı
Başbakan'ın Avrupa Birliği'ne "kültürel" hatırlatmaları ne kadar yerinde: "İnsanlığın çocukluk hastalığı olan dini veya kültürel önyargılardan kurtulamamış dostlarımıza, insanlığın büyük değerlerini hatırlatmak konusunda ısrarcı olmayı sürdüreceğiz. AB'de demokratik nedenlerle de Türkiye'ye büyük ihtiyaç var..."
Başbakan'ın "statükocular" için söyledikleri de çok yerinde: "Bu ülkeyi sevmeyi kendi inhisarında gören, kendini ülkede yaşayan herkesten haklı gören, millet iradesine kulak vermeyi bir türlü içine sindiremeyen, demokrasiden korkan..."
Başbakan'ın bütün bunları, partisinin milletvekilleri önünde, onların gözüne, kulağına, kalbine karşı söylemiş olması da çok yerinde. Şimdi, her kim nasıl hazırlamış ve Başbakan'ın dudakları arasından nasıl tane tane çıkmışsa, bu konuşma şahane bir "beyanname" olup aynı zamanda bir "kontrol listesi" olarak da kullanılabilir. Başta Başbakan, yani Recep Tayyip Erdoğan... Sonra bakanlar, milletvekilleri, partililer, seçmenler; herkes bu sözlerin işaret ettiği demokratik, ahlaki, kültürel, insani, siyasi, vicdani duruş açısından kendisini sürekli kontrol edecek. Kendilerini ve birbirlerini hep uyaracak: "Hamza, dini önyargılı davranma. Bu çocukluk hastalığıdır" diyecek mesela. Hamza da, Sabahattin'e dönüp "Haklısın kardeşim. Lütfen insanlığın büyük değerlerini bana hatırlatmayı hiç unutma" diye teşekkür edecek. Sabahattin, Genel Merkez'den aldığı "İnsanlığın Büyük Değerleri" büyük başlıklı ve... "Dini veya kültürel önyargılar: İnsanlığın Çocukluk Hastalığı" altbaşlıklı... İlk maddeleri... 1.Dini önyargılardan kurtulunuz; 2.Kültürel önyargılardan da kurtulunuz; 3.İnsanlığın büyük değerlerini unutmayınız; 4.Ülkeyi sevmeyi kendi inhisarınızda görmeyiniz; 5.Kendinizi ülkede yaşayan herkesten farklı görmeyiniz; 6.Milletin iradesine kulak vermeyi sindiriniz; 7.Demokrasiden korkmayınız; 8.Bu maddeye gelince tekrar 1'inci maddeye dönünüz. ...şeklinde olan el kitapçığını Hamza'ya verecek.
Hamza ve Sabahattin'in bu bilinçli, "insanlığın büyük değerleri"ne adanmış ve "dini ve kültürel önyargılar"dan arınmış, şu olgun yaşlarında "çocukluk hastalığı"ndan iz bırakmamış "samimi demokrat" duruşları dalga dalga Türkiye'ye yayılacak. Başörtüsüz bir anne, oğlunun başörtülü bir kızla evlenmesine, genelkurmay başkanı bir subay eşinin başörtülü kalmasına... Yahut başörtülü bir başbakan eşi, bakan eşi, İmam Hatip'e gitmek istememiş oğullarının başörtüsüz bir kıza da aşık olmasına asla "dini ve kültürel önyargılar"la yaklaşmayacak. Sünni aile Alevi dünürleri, Kürt Çerkez'i, Türk Arabı, Müslüman Ermeni'yi, hani "Kazım Koyuncu'nun türküleri" gibi, hepimiz hepimizi olduğumuz gibi kabul edeceğiz, çünkü olduğumuz gibi görünen, göründüğümüz gibi olan ve herkesi öyle saygın kabul eden "büyükler" gibi yaşayacağız. Çünkü bileceğiz ki... Bu ülkede öncelikle o sözleri söyleyen bir başbakan, çoktan aşmıştır "dini, kültürel önyargılı çocukluk hastalığı"nı... Herhalde yani. Öyle değil mi Hamza! Yapma be Sabahattin!
|