|
|
|
|
|
AB için son karar bizim
|
|
Dışişleri Bakanı Gül: AB'ye tam üyeliği zamanı gelince biz de düşüneceğiz.
Gül, müzakere çerçevesinde sürpriz olmadığını belirtti: "Tam üyelik için hazır olduğumuzda durumu değerlendireceğiz. Daha iyi bir gelecek için yolumuza devam edeceğiz."
Özgüven eksiğimiz var
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül "Avrupa Birliği konusunda olumsuz hava yaratanlar var" diyor. Gül'e göre Türkler kendilerine güvenmiyor başarıyı ve zaferi kendine yakıştırmıyor "Türk halkı siyasetçisinden aydınına kadar güven sorunu yaşıyor. Ortada niye negatif bir hava var anlamıyorum. Oysa Türkiye gün geçtikçe bölgede önemli bir güç haline geliyor".
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ü ne zaman görsem, içimden "Ne olacak bu AB'yle halimiz? demek geliyor. Herhalde benim gibi soran çok ki o daha biz konuşmadan anlatıveriyor. Geçen hafta SABAH'ın Ankara'da düzenlediği "Yaza Merhaba Partisi'nde karşılaştık. Gül "Umutsuzluğa kapılmamak lazım, Avrupa Birliği kapısı kapanmış değil tam tersine çok açık" deyince bana da teybi uzatmak düştü. İki gün sonra konutta karşısındaydım. "Bu kadar muhalif sese, dayatmalara, dünya basınındaki negatif yazılara rağmen kapı açıldı mı diyorsunuz yani?" Gül kesinlikle karamsar değil aksine çok umutlu. "Özgüven eksiğimiz var" dedi. "Entelektüelinden siyasetçisine, halkından aydınına kadar herkeste özgüven eksikliği var, bunu aşamıyoruz." Dışişleri Bakanı ile AB'de gelinen noktayı ve bundan sonra olacakları konuştuk. Pozitif bakış açısını, cevaplarını ilgiyle okuyacağınızı düşünüyorum.
AB'YE TAVİZ VERMEDİK Toplumda yaygın olarak AB'ye girmek için çok ödün veriyoruz karşılığında hiçbir şey almıyoruz diye bir inanış var. Siz ne düşünüyorsunuz? -Herkes böyle düşünüyor. Zannediyorlar ki biz hep veriyoruz ve hiç almıyoruz. Bu çok yanlış bir düşünce. Biz aslında Türkiye olarak AB'ye hiçbir şey vermedik, yaptığımız her şeyi Türk halkı için yaptık.
Siz yasalardan bahsediyorsunuz. Verilen tavizler içinde örneğin Kıbrıs meselesi var. -Ne tavizi? Kıbrıs'ta bir metrekare toprak mı verdik? Ne veriyoruz Allah aşkına? Eleştirenler bence Kıbrıs'ın gerçek durumunu görmüyor. Adada ilk kez BM'nin gözetimi altında bir referandum yapıldı. İki ayrı toplum var orada. Türkler ve Rumlar. Bütün dünya Rumların uzlaşmacı bir tavırda olmadığını gördü. Keşke bu tarz girişimler çok daha önce yapılsaydı belki de Rum kesimi AB'ye tam üye bile olamazdı.
Gerçekten de inanarak mı söylüyorsunuz bunu? -Kesinlikle. Kıbrıs'ta büyük kazanımlar var. Ticari heyetler girmeye başladı adaya. Serdar Denktaş bütün dünyayı geziyor, gittiği ülkelerde herkes kendisini kabul ediyor.
Devlet olarak tanımıyorlar ama... -Eskiden bu tarz geziler bile olamazdı. Tam bir izolasyon vardı. Şimdi işler yavaş yavaş gevşiyor. Ayrıca hep verdik almadık diyenlere soruyorum. Siyasi kriterleri yerine getirmek için çıkarttığımız yasalar önemli değil mi? Yani AB ile ilişkilerimiz kopsa bu reform paketlerini geri almamız mı gerekecek?
Yani çoktan yapılması gerekenleri AB çabuklaştırdı. -Evet çabuklaştırdı, bunu da burada itiraf etmek isterim. Türk halkına şimdiye kadar veremediklerimizi verdik. Daha çok demokrasi, daha çok özgürlük, daha çok hukukun üstünlüğü, daha çok bireysel temel hak ve özgürlüklerin garanti altına alındığı bir ortam yaratmışız. AB bunların yapılmasında itici güç oldu.
"Biz taviz vermiyoruz, büyük avantajlar sağlıyoruz" diyorsunuz. Reformlara kimsenin bir itirazı yok zaten. -Faizlere bakın o zaman. Eskiden faizler yüzde 24 iken şimdi yüzde 16'larda.
Ödediğimiz borç faizlerinden mi bahsediyorsunuz? -Evet. Daha önceleri Türkiye çok büyükfaiz oranlarıyla borçlanırken şimdi o durum değişti. Bütün bunlar AB ile başlayan müzakerelerin sonucudur. Büyük finans gruplarının gözünde Türkiye AB ile müzakere yapan ülke statüsüne geldi. Ülkemizin dünyadaki ekonomik ve siyasi statüsü 17 Aralık'tan sonra değişmiştir çünkü Türkiye öngörülebilen bir ülke haline gelmiştir. Borç verenler geleceğin daha güvenli olduğunu gördüler. Ayrıca 17 Aralık'tan sonra özel şirketlerin değeri arttı. Devlet mallarının değeri arttı. Emlak değerlendi.
AYKIRI SES HEP OLUR Düşünsenize Yeşilköy havaalanına 3 milyar dolar verdiler. Güvenilir bir ülke olmasaydık bu fiyat 1 milyar dolar civarında olabilirdi. Bir başka örnek daha size, trafikteki araçların teknik muayenesi ihalesini yaptık. 200 milyon dolar bekliyorduk 620 milyon dolara ihale ettik. Çünkü yatırımcı artık gelecek görüyor. Özel sektörün bankaları daha önce müşteri bulamıyorlardı şimdi "Kaça satalım?" diye düşünüyorlar. Örneğin Garanti Bankası. Müşteri yoktu şimdi durum farklı.
Peki niye olumsuz bir hava var? -Türkiye'de ne yazık ki uzun yıllar yaşanan olumsuzluklar karamsar bir hale getirmiş bizi. Bunları atamadık bir türlü. Bazen kendimize yakıştıramıyoruz parlak gelecekleri.
Avrupa'da da olumsuz konuşanlar var, ki bu konuşanlar AB'nin geleceğinde büyük rol oynayacak isimler. Örneğin Merkel, Sarkozy... -Bunların hepsi normal. Şimdi şunu da görmek lazım bizim önümüzde asfalt bir yol yok. İnişler, çıkışlar zorluklar yaşayacağız.
Ermeni sorunu hakkında ne yapmayı düşünüyorsunuz? -Şimdi o konu ikiye ayrılıyor. Bir tanesi sözde soykırım. Asla doğru olmayan ve kabulü mümkün olmayan bu iddia ile ilgili olarak meydan okuduk zaten. Tavrımız bellidir. İkinci konu ise Ermenistan ile ilişkilerin geliştirilmesidir. Biz zaten Ermenistan'ı tanıyan bir ülkeyiz. Diplomatik ilişkilerimiz pek kuvvetli değil ama onların da gelişmesi için elimizden geleni yapacağız.
ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ AB komşularla ilişkilerin düzeltilmesiyle de yakından ilgili. -İlgili çünkü müzakereler bitip de biz üye olursak Türkiye AB'nin sınırı olacak. Dolayısıyla Ermenistan ile komşu olacaklar. Dolayısıyla bu konuyla yakından ilgilenmeleri son derece doğal. Bu açıdan bir fotoğraf çekildiğinde İran, Irak, Suriye ve Gürcistan da var. Blair'in Türkiye'siz bir AB milliyetçiliği ve yabancı düşmanlığını doğurur sözleri için ne düşünüyorsunuz? -Katılıyorum. Avrupa'daki milliyetçilik bizim buradaki gibi değildir. Daha çok ırkçılığa kaçar. Avrupalılar ırkçılığın yarattığı dehşeti bizden daha iyi bilirler. Onun için bu uyarının doğru olduğunu düşünüyorum. Bazı Avrupa ülkelerinde bu tarz eğilimler var ve bu Avrupa'nın geleceği için son derece tehlikeli. Bizde böyle şeyler olmaz. Konjonktürel olarak zaman zaman yabancı düşmanlığı gösteren kesimlere rastlanır ama hiçbir zaman uzun sürmez.
AB konusunda her şey güllük gülistanlık mı yani? Her şey iyi gidiyor. Bu demek değildir ki problem yok. İnişler çıkışlar yaşayacağız ama kararlı olmak lazım.
|
|
|
|
|
|
|
|
|