Vicdanlar rahat mı?
Herkes türbanı tartışıyor ama komşumuzun genç kadınlarının başına gelen trajik olaya kimse ilgi duymuyor.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin çöküşü insanları bir varoluş savaşına soktu. Ellerinde mesleği, arkalarında inanılmaz bir eğitim birikimi olan binlerce insan hiç hakketmedikleri işleri yapmak zorunda kaldılar. Her kriz döneminde olduğu gibi, bu dönemin faturası da en ağır kadınlara çıktı. Rusya'dan Ukrayna'ya uzanan bir coğrafyada onbinlerce kadın evinde bıraktığı ailesinin geçimini sağlamak için vücudunu pazarlamaya zorlandı. Bunlar arasında kolay para yolunu seçenler de vardı elbette ama çaresizlik ve yokluk Türkiye'de de patlayan fuhuş sektörünün itici gücüydü. Gözümüzün önünde bir insanlık dramı yaşandı, yaşanmaya devam ediyor. İnsan vücudu, sıradan bir meta gibi pazarlanıyor. Sektör öylesine büyük, ortada dönen paralar öyle göz kamaştırıcı ki, kendi içinde yan sektörünü de oluşturuyor. Bu kadınlar Türkiye'ye girerken hiçbir zorlukla karşılaşmıyor. Türkiye'de sürekli Yunanistan'a, İtalya'ya, Fransa'ya gitmek isteyen Iraklı, Pakistanlı, Afrikalı insanlar yakalanıyor ama fuhuş için teknelerle getirilen kadınlar bir türlü yakalanmıyor. Trabzon'un göbeği, İstanbul'un merkezi kadınların zaman zaman zorla çalıştırıldığı et pazarına dönüşüyor, kimse dönüp bakmıyor. Oysa iktidarda "muhafazakar demokrat" olduğunu söyleyen bir parti ve kadroları var. Böylesi bir insanlık dramına onlar da duyarsız kalıyor nedense... Herkes türbanı tartışıyor ama komşumuzun genç kadınlarının başına gelen bu trajik olaya kimse ilgi duymuyor. Aslında bu olayda basın olarak bizim de büyük suçumuz bulunuyor. SABAH olarak bizi harekete geçiren, The New York Times'ta çıkan bir makale oldu. Ondan sonra dönüp bu fuhuş sektöründe neler oluyor diye bakmak ihtiyacı hissettik. Vicdan sahibi herkesin karşı çıkması, savaşması gereken bir insanlık dramı var karşımızda. Üstelik ortada dönen dolapları başta yetkililer, sokaktaki sıradan insan bile biliyor. Toplumun değer yargılarını, insan onurunu, bunca zamanda biriktirilen bütün değerleri yerlebir eden bir kadın ticaretine tanıklık ediyoruz ve kılımız kıpırdamıyor. Arkadaşımız Ceren Akdağ'ın Ankara'dan yaptığı haber Türkiye'nin "İnsan ticareti"nde ikinci sırada bulunduğu gösteriyor. Türkiye, komşularına göre görece daha iyi olan ekonomik koşulları ve vize kolaylığı nedeniyle tercih ediliyor. Türkiye'ye getirilen kadınların yüzde 50'sini 19-25 yaş arasındaki genç kızlar oluşturuyor. Bu kadınların büyük çoğunluğu Ukrayna ve Moldavya'dan geliyor. Üstelik bu gençler, çocuk bakıcılığı, ev işleri yapacakları söylenerek getirilip sonra fuhuşa zorlanıyor. Bu kadınların pasaportları ellerinden alınıyor, fuhuş yapmak istemezse dövülüyor, işkence görüyor. Kısaca bir filmde izlesek gözyaşlarımızı tutamayacağımız sahneler bizim ülkemizde yaşanıyor. Bu durum, insan hakları ihlalinin en ağır örneklerinden birini oluşturuyor. Türkiye'nin bu insanlık suçuna karşı topyekün savaş açma zamanı gelmiş de geçmiş bulunuyor.
|